25 dakikada 1000 kalori yakıyorum

İzzet Öz’le spor salonunda buluşacağım aklıma gelmezdi. Önce sporun hayatındaki yerinden söz edelim, sonra müzik konuşuruz tabii.
- Haftada bir gün yürürüm, yazın da yüzerim ama yetmiyor. Baktım ki vücudum hamlıyor, ne yapayım diye düşünmeye başladım. Bu spor merkezine yazıldım, yeni bir hayata geçtim. EMS diye bir sistemle çalışıyorum. Benim gibi saatlerce spor yapmaktan sıkılanlar ya da vakti olmayanlar için bire bir... 25 dakikada 1000 kalori yakıyorum. Elektrikli kas aktivasyonu ile kas dokularına ulaşıldığı için sonuçlar kalıcı oluyor. Başladığımdan beri duruşum değişti.

İzzet Öz genç kalmanın yolunu bulmuş gibi... Sporu falan anladık ama onun dışında başka sırların da olmalı...
- Çalışıyorum, müzikten kopmuyorum ve gençlerle daha çok vakit geçiriyorum. Son iki yıldır Okan Üniversitesi’nde video klip prodüksiyonu dersleri veriyorum.

Türkiye’nin ilk video klibini çeken kişisin. Piyasada neler değişti o günden bugüne?
- Onun için ilk klip denir mi bilmiyorum; Mazhar Fuat Özkan’ın “Heyecanlı”sına çekmiştik. Ama bana sorarsan ilk klip o da değil. Bence ilk klipler Yeşilçam’daydı. Erol Evginler, Zeki Mürenler şarkılar söylüyorlardı filmlerin içinde.

İyi klip nasıl olur sence?
- İyi klip sanatçıyla yönetmenin çok iyi koklaşmasıdır. İlla şarkıcı klipte çok gözükecek diye bir şey yok. Bu anlamda Kenan’ın (Doğulu) son klibini beğendim mesela. Bazen tam tersi de olabiliyor. Mesela Hümeyra’nın bir şarkısına klip çekmiştim, tek başınaydı. Kaşıyla gözüyle tüm şarkıyı anlatmıştı... Rock olunca da işin performansını göstermen gerekiyor.

AŞIK VEYSEL’İN VERDİĞİ ÖĞÜDÜ HİÇ UNUTMADIM



“Aşık Veysel’le Yeniden” albümü piyasada... Bu albüm nasıl ortaya çıktı, hikayesi nedir?
- Aşık Veysel ne zaman Ankara’ya gelse annemin de çalıştığı kütüphaneye uğrarmış. Zaten annemin de şiirlerini çok severmiş, arada bir de ziyarete gelirmiş. Ben altı yaşındayken orada gördüm kendisini. Eskiden resimli olduğu için Akbaba dergilerine bakardım hep. Yine öyle bir gün, annem geliyor uzaktan, yanında bastonlu bir amca var. Bir el dokundu omzuma “Beş günlük dünyada kimsenin canını incitme” dedi. Bu yaşıma geldim unutmadım ve kimseyi incitmedim. Çok kızdırırlarsa bile bir kuş gibi çeker giderim. Bunu kendime düstur olarak kabul ettim.

Aşık Veysel keşke herkese böyle dokunsa!
- Aradan yıllar geçti. Kuzenim Borga (Parlar) ile Aşık Veysel külliyatını indirdik, her parçasından güzel laflar seçtik ve bugünün müziklerine uyarladık. Hasan Saltık’ı aradım, telif hakları için. Edisyon firmasıyla ortak bir anlaşma imzaladık.

Kaç şarkı var albümde?
- 10... “Yeniden Aşık Veysel”, ozanın doğumunun 120. yılında çıktı. O dönemin enstrümanları kullanıldı, Aşık Veysel’in sesine bugünün müzikleriyle düzenlemeler yapıldı. Şimdiye dek pek çok sanatçı tarafından seslendirilen “Uzun İnce Bir Yoldayım”da ise sesi ve sazıyla, büyük ozanımız Aşık Veysel’i sizlerle baş başa bırakmak istedik. Albümün kartonet çalışmasında Ara Güler’in fotoğraflarına yer verildi.

Bu albümde seni en çok etkileyen ne oldu?
- Yıllar önce söyledikleri... Daha o zamanlarda neler söylemiş neler... 60 yıl önce yaptığı şeyle bize dersini veriyor Aşık Veysel; “Senlik benlik nedir, bırak” diyor “Birlik Destanı” ile.

Sözlerini senden alsak... Başka neler diyor?
- “Söyleyeyim geldi sırası/ Kürdü Türkü ne Çerkez’i/ Hep Adem’in oğlu kızı/ Beraberce şehit gazi/ Yanlış var mı ve neresi/ Veysel sapma sağa sola/ Sen Allah’tan birlik dile/ İkilikten gelir bela/ Dava insanlık davası/ Kuran’a bak İncil’e bak/ Dört kitabın dördü de hak/ Hakir görüp ırk ayırmak/ Hakikatte yüz karası”... Günümüzde hakir görüyor, ırk ayırıyoruz. Kimse kimseye sevgiyle bakamıyor.

ÇOBANDAN İSTEK GELDİ: ‘CETROTAL ÇALAR MISIN?’

İkizlerin var, onların nasıl müzikle arası?
- Can rock metal, Mısra ise pop rock seviyor. Ama ikisine de karışmıyorum. Ne zaman ne isterlerse kendileri bulup yapsınlar diyorum.

Radyoculuk yaparken başından geçen ilginç bir şey var mı?
- Önce arşivcilik yapıyordum, sonra programa geçtim. Haftanın beş günü programım vardı, yerli yabancı şarkılar çalıyordum. Bir günü de istek mektuplarına ayırmıştım. Çuvalla istek geliyordu. Bir gün bana Van’daki bir çobandan mektup geldi. Aynen şöyle yazıyor: “Ben gölün kenarında koyunlarımı otlatıyorum, kaval da iyi çalarım, bana ‘Cetrotal’ çalar mısın?” Okunduğu gibi yazmış ama düşünsene çoban benden Jethro Tull istiyor. Allah’ım müzik ne karar evrensel bir şey dedim ve o gün bu işin içine çok daha fazla girme kararı aldım.

Ve sonra televizyon dönemin başladı, “Diskovizyon” ile İzzet Öz kanunları devreye girdi. Biraz bahsetsene bu kanunlardan.
- Madem prodüktörüm, yön göstermem lazım diye düşündüm. İzzet Öz kanunları öyle başladı. Müzik değil sadece, dans da koydum içine, koreografiler yaptırdım. Ressamları da tanıttım, resmi müzikle birleştirdim. İşin içine modayı da kattım. “Diskovizyon” böyle şekillendi.

Neden şu anda böyle bir program yapmıyorsun? Onca dizi, yarışma arasında bir yeri olamaz mı sence?
- Bu şekilde ağırlığı olan bir programı çekmek için kimse para harcamıyor bu dönemde. Artık hazır kliplerin kullanıldığı ve konuk alınarak geçiştirilen daha kolay ve zahmetsiz programları tercih ediyorlar.

SABIR VE NEZAKET İNSANI MUTLU KILAR

Senin kadar pozitif, hayata gülerek ve büyük bir enerjiyle bakmayı ilke edinmiş birine az rastlanır. Hayat felsefen nasıl şekillendi?
- Annemin hayatta bana yol göstermesi için yazdığı defterle...
Şöyle yazıyor orada: “Sabır ve nezaket insanı daima mutlu kılar diyen bir yazarın sözündeki manayı yaşamanın huzurunu ben duydum yavrum. Bunu zaman zaman senin de hatırlamanı istiyorum.”

Anneden oğula daha güzel bir miras olamaz herhalde...
- Ve devam ediyor: “İnsanlarla olan ilişkilerinde daima dengeli olmak sana büyük bir huzur sağlayacaktır yavrum. Daima başın ve vücudun dik, her işte alnın açık olsun. Bunlar sana huzuru ve güveni sağlayacaktır.” İşte bu sözler benim hayat aforizmalarım.

Eklemek istediğin bir şey var mı?
- Sevgi. Her şey güzel olsun.