Paylaş
Öyleyse, Öcalan’ın dünkü gazetelerde de yer alan “Yol haritası özeti”ne bakarak, önümüzü görebiliriz:
Öcalan’ın “Yol haritasının” temel koşulu, “kendisinin önünün açılması” imiş. Bir başka deyişle “Hakkımda af yasası çıkarılmaz, serbest bırakılmazsam, her şeyi engellerim” mesajını veriyor.
Bize kalırsa bugünkü iktidar, Öcalan’ın salıverilmesinde kendi seçim şansı yönünden bir yarar gördüğü anda, “teröristi muhatap almama” türü palavraları unutup hemen salıvermenin yollarını arar.
Gelelim diğerlerine. Öcalan:
“Devlet Kürtlerin haklarını güvence altına alacak. Bize güvence verecek” diyor.
Bunu kabul ettiğiniz anda ülkenin vatandaşlarını “Kürtler” ve “Kürt olmayanlar” olarak ikiye ayırmanız gerekiyor. Hemen ardından “Kürt” olduğunu ileri sürenlere özel haklar ve güvenceler verilmesi icap ediyor.
Bir başka deyişle “Ben Kürt’üm” diyen “birinci sınıf”, diğerleri “ikinci sınıf” olsun istiyor.
Harika bir teklif değil mi?
Bunlar yapıldıktan sonra Abdullah Öcalan ve onu dinleyenler, -kendisini muhatap almayan ama ne diyor diye kulak veren devletimize- “bölücü olmadıklarını” ispat edeceklermiş. Bunun için “şiddeti yöntem olarak esas almadıklarını” açıklayacaklarmış. Böylece “çatışmasızlık ortamı” oluşturulacak yani devletin güvenlik güçleri elinde silahla dağda dolaşanlara ses çıkarmayacakmış.
Cani ile devletin meşru gücünün eşitlenmesi güzel düşünce değil mi?
Sonra sıra “Devletin, Kürtlerin kendi kendini yönetmesine imkân tanımasına” gelecekmiş.
Bu nasıl olacak, dersiniz?
Belli ki örneğin “Batman Kürt bölgesidir” denecek. Orayı “Kürtlerin seçtiği kişiler yönetir” anlamına gelen bir anayasal düzenleme yapılacak. Böylece “bölücü olmadığını” söyleyen Öcalan’ın arzusu yerine gelecek.
O zaman, “Ya bir de bölücü olsaydı, ne isterdi” sorusuna hep birlikte yanıt aramaya sıra gelecek.
Bunlar yapıldıktan sonra ikinci aşamaya geçilecek yani “sınır dışına çekilme” başlayacakmış. Anlaşılan dağdaki PKK’lılar devletin verdiği sözleri yerine getirip getirmediğinin güvencesi olarak o zamana kadar dağda bekleyecek, “Sözler tutuldu” denince, -herhalde merasimle- yurtdışına çıkmaları sağlanacakmış.
Bunu, “devletin verdiği sözlerin mevzuata yansıması” izleyecekmiş.
Öcalan bunları aslında öncelikle istiyor ama demek ki bazı yasal değişikliklerin gecikmesini anlayabilirmiş.
Gördüğünüz gibi “anaların gözyaşını” meğer çok ucuza dindirecekmişiz.
Paylaş