KURAN kurslarında militanlar yetiştirdik, olmadı. Devletin kadrolarını İmam Hatip Liselerinde ve İlahiyat Fakültelerinde yetişmişlerle donattık, yetmedi. "Tarikat" ve "Cemaat"ları baş tacı ettik, istediğimiz sonucu hálá alamadık. Türbanı bayrak yaptık, üniversiteye soktuk, hatta onun için Anayasa’yı bile değiştirdik, ona rağmen amaca ulaşamadık.
Daha saymakla bitmez yola başvurduk:
Tarikat ve cemaat yurtlarındaki beyin yıkama kampanyalarına gözlerimizi kapadık. Üniversite çağındaki çocukları cumhuriyet düşmanlarının "ev"lerine ve "el"lerine bıraktık.
"Milli" olan eğitimi "dini"ye çevirdik. Zihinleri alıştırmak için "harem-selamlık" gösterileri yaptık. Minicik yavruları "din" adına tesettüre sokup daha o aşamada, yaşadıkları çağdan kopardık.
Cumhuriyet kurulalı beri sürdürdüğümüz mücadeleden hálá sonuç alamadık.
Bu Mustafa Kemal Paşa gerçekten ne kadar da sağlam kurmuş bu devleti...
Ama kavga bitmedi:
"Laikliğin koruyucusu" olduğunu ileri süren Başbakan geçen gün ne dedi?
"Meyvenin henüz olgunlaşmadığını" gördüklerini, o yüzden beklemek gerektiğini tavsiye etti.
Meyveyi olgunlaştırma çabalarına yenisi eklendi:
Anayasamızın değiştirilmesi teklif dahi edilemeyen ilk üç maddesi var ya... Prof. Dr. İhsan Doğramacı’nın oğlu Ali Doğramacı’nın "Rektör"lük yaptığı Bilkent Üniversitesi Alman Uluslararası İşbirliği Vakfı isimli bir kuruluşla "işbirliği" yaparak Ankara’da bir sempozyum düzenledi.
Konu çok masum... "Anayasalardaki Değiştirilemez İlkeler"i tartışıyorlar.
Maksat "Değiştirilemezlik bitmelidir" sonucunu çıkarmak olduğu için konuşmacıları ona göre belirlemişler.
Gördüğünüz gibi tüm amaç teknik, hukuki, ilmi, siyasi, ne derseniz deyin bir yolunu bulup "değiştirilemeyen" böylece şeriata engel olan maddeler engelinden kurtulmak.
İşin hazin yanı, kendi beyanından anlaşıldığına göre Anayasa Mahkemesi Başkanı Haşim Kılıç da meğer bu konuyu Anayasa Mahkemesi’nin kuruluş yıldönümü vesilesiyle tartışmaya açmayı düşünmüş ama "cesaret" edememiş.
Neyse ki o ihmalini -veya cesaretsizliğini- Bilkent’te toplanan yıkım müteahhitlerinin arasına katılıp onlara destek vererek telafi etmiş.
Laik cumhuriyetten yana olmakla yükümlü bir Yüksek Mahkeme Başkanı için ne acı bir durum.
Bizdeki "değişmez" maddeleri kafalarına takanlar, sanki başka ülkelerin anayasalarında böyle hüküm yokmuş gibi göstermeye çalışıyorlar.
Oysa görüştüğümüz Anayasa hocalarının da teyit ettiği gibi İtalya, Almanya, Fransa, Portekiz dahil pek çok ülke anayasasında o ülkenin tarihi gerçeklerinden kaynaklanan ve -aynen bizdeki gibi- rejimi korumayı amaçlayan "değiştirilemez" maddeler var.
Hocalar bir de Anayasa Mahkemesi Raportörü Doç. Dr. Osman Can’ın "Değiştirilemez maddeler ile ötekiler arasında hiyerarşik bir ilişi yoktur" şeklindeki sözüne katıla katıla gülüyorlar.