GAYRETE bakın... "Biz Anayasa’ya aykırı bir yasa çıkartmayalım. Anayasal düzeni yozlaştıran eylemlere izin vermeyelim" demiyorlar.
Örneğin, "kamu kurumlarında ve ilk/ortaöğretim okullarında türban takılmasına karşıyız" demeye bile yanaşmıyorlar.
Onun yerine "Anayasa Mahkemesi’ne başvurmayı zorlaştıralım. Şimdiki en az 110 imza koşulunu en az 184 imzaya çıkartalım" yahut, "Anayasa Mahkemesi’nin verdiği kararı Meclis geçersiz kılabilsin" diyorlar.
Biz "olmayacak duaya amin diyen" bu akıllıları kendi hallerine bırakıp "Acaba Anayasa Mahkemesi son Anayasa değişikliğinde şekil yerine esası incelemek suretiyle yetkisini aştı mı?" sorusuna yanıt arayalım.
"Anayasa Mahkemesi yetkisini aştı" diyenler, üç noktayı ileri sürüyorlar:
1-Anayasa Mahkemesi, "Anayasa değişikliklerini" sadece kanunun gösterdiği usullere uygun şekilde görüşülmüş kabul edilmiş mi, o yönden inceleyebilir. Anayasa bu yetkiyi veriyor, esasa giremez.
2- Velev ki Anayasa’nın değiştirilmesi teklif dahi edilemeyen -Cumhuriyet’in niteliklerini belirleyen- ilk üç maddesiniilgilendiren bir değişiklik yapılmış olsun... Madem ki Anayasa Mahkemesi sadece şekil şartına bakmaya yetkilidir, Cumhuriyet’in niteliklerini hedef alan değişikliği dahi sadece şekil yönünden inceleyebilir, gerisine karışamaz.
3- Kaldı ki 10 ve 42’nci maddelerde yapılan değişikliğin ilk üç maddeyi ilgilendirdiği sadece bir varsayımdır. Bir "niyet okuma" örneğidir. Niyet okumanın hukuken savunulması mümkün değildir.
Birinci nokta Anayasa’nın 148’inci maddesinde çok açık. Ona kimsenin itirazı yok.
Ama eğer "şekil" dediğiniz husus Anayasa’nın temel felsefesine aykırı bir sonuç doğuruyorsa, işte orada durum değişiyor.
Nitekim Anayasa Mahkemesi sadece bu son olayda değil örneğin 1970 yılında da, Anayasa’nın 68’inci maddesinde yapılan bir değişikliği, "şekil yönünden" inceleyip iptal etmiş ancak kararın gerekçesinde mahkemenin Cumhuriyet’in niteliklerini hedef alan Anayasa değişikliklerini "esas" yönünden de incelemeye kendisini yetkili gördüğünüaçıkça ifade etmiştir.
Hatta gerekçede, "Cumhuriyet sözcüğünü saklı tutup, bütün bu nitelikleri, hangi istikamette olursa olsun, tamamen veya kısmen değiştirmek veya kaldırmak suretiyle 1961 Anayasası’nın ilkeleriyle bağdaşması mümkün olmayan başka rejimi meydana getirecek bir Anayasa değişikliğinin teklif ve kabul edilmesinin Anayasa’ya aykırı düşeceğinin, tartışmayı gerektirmeyecek kadar açık olduğu ortadadır" diyerek böyle bir durum söz konusu olduğu zaman konuyu "esastan" inceleyeceğini ilan etmiştir. (Esas: 1970/1; Karar: 1970/31)
Başka da var mı diye merak edenlere de Anayasa Mahkemesi’nin, Esas: 1973/19, Karar: 1975/87; Esas: 1976/38, Karar: 1976/46; Esas: 1976/43, Karar: 1977/4; Esas: 1977/82, Karar: 1977/117 No’lu kararlarına bakmalarını tavsiye ederiz.
İleri sürülen öteki iki noktaya da yeri gelince değineceğiz. Şimdilik şunu söyleyelim:
Demek ki ortada yerleşik içtihat var, "yetki aşma" yok. Şükür ki yok!