SAYIN Başbakan Tayyip Erdoğan’ın, beşeriyetin bilmesi gereken son ve kesin gerçekleri tebliğ eden kişi üslubuyla yaptığı konuşmalardan birini dün televizyonlardan izledik.
Yayın canlıydı.
Çünkü Başbakan Erdoğan’ın son Anayasa Mahkemesi kararı karşısında ne diyeceği çok merak ediliyordu.
Sözün başında ifade edelim:
Eğer Türkiye’ye gökten örneğin Merih’ten (Mars’tan) gelen biri olsaydık, Sayın Erdoğan’ı dinleyince, "İyi bir Anayasa hukuku dersi verdi. Doğrusu kuvvetler ayrılığı ilkesini, ona dayalı olarak yasama, yürütme ve yargı erklerinin nasıl kullanılması gerektiğini iyi öğrenmiş. Hatta hukukun üstünlüğü kavramını da biliyor" der, takdir duygularımızı dile getirirdik.
Metni belli ki hukuk bilen biri yazmış.
Konuşmanın biz Anayasa Mahkemesi’nin bu kararla kendisine verilmiş olan görev sınırlarını aştığına ve yasama organının yetkilerine müdahale ettiğine ilişkin bölümüne değineceğiz.
Erdoğan da, onunla aynı görüşü paylaşanlar da "Anayasa’nın 6’ncı maddesi, ’Kaynağını Anayasa’dan almayan hiçbir devlet yetkisi kimse tarafından kullanılamaz’ dediği halde Anayasa Mahkemesi, kendi kendini yetkilendirmiş ve Anayasa’nın 10 ve 42’nci maddelerinde yapılan değişikliği sadece ’şekil’ açısından incelemesi mümkün iken, ’esastan’ inceleyip iptal etmiştir" diyorlar.
Diyorlar ama elimizde Anayasa Mahkemesi’ninbu konuyla ilgili, "9 Şubat 2008 günlü 5735 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın bazı maddelerinde değişiklik yapılmasına dair Kanun’un 1. ve 2. maddeleri, Anayasa’nın 2, 4. ve 148. maddeleri gözetilerek iptal edilmiştir. Ayrıca yürürlüğü de durdurulmuştur" şeklindeki açıklaması dışında resmi bir beyan yok.
Dahası, bu açıklamanın ardından Anayasa Mahkemesi Başkanı Haşim Kılıç gazetecilere;
"Biz bugün kararın gerekçesi açıklanana kadar kararın nasıl alındığına ilişkin açıklama yapmayacağız. Gerekçeli açıklama yapılana kadar sabretmenizi bekleyeceğiz. Gerekçeli karar yayınlandığında nasıl alındığını, gerekçenin ne olduğunu ayrıntıları ile göreceksiniz"den başka bir şey söylemedi.
Yani henüz "Anayasa değişikliği ’esasa’ ilişkin nedenlerle mi iptal edildi yoksa ’şekli’ nedenlerle mi?" o da resmen belli değil.
Velev ki... Yüksek Mahkeme esasa girmiş olsun.
Başbakan ve yandaşları "Anayasa’nın resmen vermediği bir yetkinin kullanılmasına" mı karşı çıkıyorlar.
O halde dışarıdan örnek verelim:
Yasaların Anayasa’ya aykırılığını ilk defa inceleyen ve karara bağlayan ABD Federal Yüksek Mahkemesi de 1803 tarihinde aynen bizdeki gibi ABD Anayasası’nın kendisine vermediği bir yetkiyi kullanmış ve "yasaların Anayasa’ya aykırı olup olmadığını inceleme" hakkını -yasada böyle bir yetki yokken- kendisinde görerek, "yargısal denetim" yolunu açmıştır.
Dahası o sayede literatüre "yasaların Anayasa’ya aykırılığının yargı yoluyla denetlenmesi" konusu girmiş ve siyasi iktidarların, Meclis’teki çoğunluğuna dayanarak her aklına geleni yapmasının yolu kapanmaya çalışılmıştır.