Paylaş
Tek istisnası, Trabzon’un Akçaabat İlçesi’nden gelen haber.
O da çok önemli değil. Trabzon’daki bir toplantıya katılan birkaç TEKEL işçisi, konuşmacı AKP milletvekilini alkışlayıp salondan çıkmış.
Bu tabloya bakınca, o eylemleri örgütleyen Tek Gıda-İş Sendikası’na “Neredesiniz?” diye sormak gerekiyor.
Aslında TEKEL işçilerinin hükümetten bir şeyler istediği ama alamadığı biliniyor da tüm bu patırtı nereden çıkıyor pek anlaşılmıyor.
Biliyorsunuz her şeyi “babalar gibi” satan bir iktidar dönemi yaşıyoruz. Bu cümleden olarak TEKEL’in de neyi var, neyi yok pazara sürüldü. Ancak 10 bin 877 işçi bu satışların kapsamı dışında kalmıştı.
Hükümet bu işçileri de, daha önce başka kurumlardan kalan 17 bin 436 işçi için oluşturduğu “4/C” grubuna almak isteyince kıyamet koptu.
Çünkü “4/C”ye geçmek isteyenin kıdem tazminatı dahil tüm tazminat haklarını alıp, geçmişini -deyim yerindeyse- “sıfırlaması” koşulu vardı.
Keza yeni koşullar, “yeni ücret” anlamına geliyordu.
TEKEL işçilerinin direnmesi karşısında, hükümet 4/C kategorisine girenlerin ücretlerine zam yapılacağını, örneğin en az maaşın 658 liradan 772 liraya, en yüksek olanın da 821 liradan 938 liraya çıkarılacağını ilan etti.
Ancak bu öneriye “Evet” demek, bizzat Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Ömer Dinçer’in verdiği bilgiye göre, ortalama aylık geliri 2 bin 200 lira olan işçilerin ayda ortalama 800 liraya razı olmak anlamına geliyordu. Üstelik yılda 11 ay maaş alacaklardı ve her an iş ilişkileri kesilebilecekti.
TEKEL işçileri işte bu koşulları kabul etmeyeceklerini, TEKEL’den kalan tesislerde yapacak iş yoksa “kazanılmış haklarıyla birlikte başka kurumlara kaydırılmalarını” istediklerini söylediler ama hükümete kabul ettiremediler.
Nitekim Başbakan Tayyip Erdoğan:
“İş mi yapıyorlar? Hayır! Sadece tütün depoları adı verilen depolarda bu insanlar duruyor ve aylık maliyeti bize 40 milyon lira... Yaklaşık 10 bin kişi... Halkın parasını ödüyoruz. Kusura bakmasınlar. Ben tüyü bitmemiş yetimin hakkını kimseye yediremem” dedi.
Lakin Başbakan’ın bulunduğu yerden öyle görünen manzara, işçinin baktığı yerden başka görünüyor. Örneğin, “Özelleştirmeyi yaparken orada çalışanların haklarını düşünmediniz mi?” sorusu o yüzden yanıt bekliyor.
Keza işçilerin maaşı söz konusu olunca akla gelen “yetim hakkı”, TEKEL’in 17 adet fabrikasıyla depolarındaki 100 milyon dolar değerindeki hammadde ve 35 milyon dolar değerindeki “satışa hazır” mal dahil hepsi 292 milyon dolara bir özel şirketler grubuna peşkeş çekilirken neden aklınıza gelmedi, sorusu dile getiriliyor.
“Belki de o sırada en büyük fiyat o idi” diyeceklere anımsatalım. Bunları devletten alan grup, tam bir yıl sonra bir ABD firmasına hepsini tam 950 milyon dolara sattı. Aradaki fahiş kâr kimin hakkıydı?
Paylaş