ÜNİVERSİTELER her ülkede önemli, ama bizde galiba ötekilerden de önemlidir.
Çünkü bizdeki üniversitelerin görevi, başka pek çok ülke gibi mevcut anayasal rejim içinde ülkeyi daha iyi günlere götürecek gençler yetiştirmekten ibaret değildir.
Bizde üniversitelerin ek -hatta temel- bir görevi daha var:
"Anayasal rejimi koruyacak gençler yetiştirmek."
Yıllardır o yüzden "üniversite rektörü kim olacak?" sorusu büyük bir ilgi çekiyor. Çünkü üniversite rektörleri, yürürlükteki 2547 sayılı yasanın verdiği geniş yetki nedeniyle üniversitenin kimliğini tersyüz edebiliyor:
Daha önce Van’daki "Yüzüncü Yıl",Urfa’daki "Harran",Elazığ’daki "Fırat", Erzurum’daki "Atatürk", Sakarya’daki "Sakarya", Isparta’daki "Süleyman Demirel" üniversitelerinde görüldüğü gibi "laik Cumhuriyet karşıtı öğretim üyelerinin yuvalanıp örgütlenmiş şekilde tüm üniversiteyi ele geçirme" planlarını uyguladıkları birer platforma dönüşebiliyor.
Geriye doğru bakınca Turgut Özal’ın Cumhurbaşkanlığı ve Süleyman Demirel’in son başbakanlığı dönemlerinde üniversitelerin bu açıdan büyük yara aldığı bir gerçektir.
Neyse ki Süleyman Demirel’in ve Ahmet Necdet Sezer’in cumhurbaşkanlığı dönemlerinde göreve getirilen rektörlerin, YÖK yasasının 4’üncü maddesinin emrettiği şekilde "Atatürk inkılapları ve ilkeleri doğrultusunda Atatürk milliyetçiliğine bağlı gençler yetiştireceği" belli öğretim üyeleri arasından seçilmesine özen gösterildi.
Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün rektör atama yetkisini nasıl kullanacağı o nedenle merakla beklenmekteydi.
Belirtelim ki Sayın Gül bu açıdan iyi bir puan alamadı. Nitekim Gül’ün tayinleri İstanbul Teknik Üniversitesi’nde 11’i profesör olmak üzere 12; Gazi Üniversitesi’nde 3 ve Dokuz Eylül Üniversitesi’nde 1 öğretim üyesinin protesto amacıyla istifa etmelerine yol açtı.
Nitekim ki Sayın Cumhurbaşkanı’nın,örneğin Sivas’taki Cumhuriyet Üniversitesi’nin Rektörü iken tekrar aday olarak meslektaşlarından en yüksek oyu alan Prof. Dr. Mehmet Bakır’ı, Başbakan Tayyip Erdoğan’ın eski müsteşarının "intihal" yaptığına ilişkin iddiaları soruşturduğu için; Akdeniz Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Mustafa Akaydın’ı "türban" konusundaki kararlı tutum ve beyanları nedeniyle rektörlüğe tayin etmediği anlaşılmaktadır.
Ondokuz Mayıs Üniversitesi’nde en çok oy alan ve Atatürkçü kimliğiyle Prof. Dr. Murat Aydın’ın değil de daha önce Refah Partisi’nden, son seçimde de Adalet ve Kalkınma Partisi’nden milletvekili olmaya soyunan Prof. Dr. Hüseyin Akan’ı; Dokuz Eylül Üniversitesi’ndehem arkadaşlarından en fazla oy alan hem de Çankaya Köşkü’ne YÖK tarafından sunulan listedeki birinci isim olan Prof. Dr. Sedef Gidener’i değil de -eski Rektör Emin Alıcı’nın verdiği bilgiye göre- "kardeşinin AKP ilçe başkanı olması"ndan başka bir özelliği bulunmayan Prof. Dr. Mehmet Füzün’ü; Yıldız Teknik Üniversitesi’nde Adalet ve Kalkınma Partisi’ne "yakın" olduğu ileri sürülen Prof. Dr. İsmail Yüksek’i rektör tayin etmesi Cumhurbaşkanı’nınpuanını düşüren örneklerdir.
Daha önce de yazdık. Cumhurbaşkanı ettiği yeminle bağlıdır. Ama bu sözde değil, özde bağlılık olursa anlam ifade eder.