Kamuoyunun beklediği sonucu almaya yeter mi, yetmez mi hep birlikte göreceğiz. Ama “açılım” politikasını yüzüne gözüne bulaştıran hükümetin, PKK terörüne karşı başlattığı son girişimin, şimdiye kadarkilerden farklı ve isabetli olduğunu söyleyebiliriz. Bununla sadece Başbakan Erdoğan’ın parti liderleriyle başlattığı görüşmelerden söz etmiyoruz.
Elbet o önemli ve gerekli ama, birkaç gün önce Radikal Gazetesi’nde yayınlanan Murat Yetkin imzalı yorumda da değinildiği gibi uzun süredir ilk defa, çok boyutlu bir yaklaşım ve çok ortaklı bir atılımın arifesindeymişiz gibi bir hava var. Dikkat ederseniz terörle mücadele konusunda şimdiye kadar “Hükümet biziz, sorunları biz çözeriz” tavrıyla konuşan Başbakan Erdoğan’ın yerinde şimdi “Terörle mücadele bir milli mutabakatla çözülebilecek bir meseledir” anlayışına -nihayet- gelmiş bir Başbakan Erdoğan var. Üstelik “Ben çağırırım, kim gelirse onunla konuşurum” üslubunu da terk etti: “Böyle milli bir meselede kapılarını bizlere açtıkları için gerek CHP’ye gerek DSP’ye gerek Saadet Partisi’ne ve BBP’ye şimdiden şükranlarımızı sunuyorum. Ben bu görüşmelerin terörle mücadelede ortak bir tavır belirlenmesinde etkili olacağını söylemek isterim. Bizim söylediklerimiz kadar onların söylediklerini de dinleyeceğiz. Bize ne katkıda bulunacaklar, bizim için önemli olan o. Madem icra biziz, tavsiyeleri olacaktır, bunları alalım ve uygulamaya koyalım” diyecek kadar da yumuşak ve hoşgörü dolu bir üslup kullandı. Keşke bu üslup ve anlayış “süreklilik” kazansa... Bu yaklaşım “teröre” karşı mücadelenin temel unsurları üzerinde ulusal bir mutabakat oluşturabilirse, en önemli eşiği atlarız. Ama o yetmez... Nitekim Türkiye’nin boş durmadığı, bazı gelişmelerden anlaşılıyor. Örneğin savaş uçaklarımızın ve helikopterlerimizin Irak topraklarındaki PKK hedeflerini vurmak gerektiğinde, ABD yetkililerinden izin almak zorunda olmayacağı resmen açıklandı. Tabii bir de Mesut Barzani faktörü var. Türkiye’yi yıllardır oyalayan Mesut Barzani’nin PKK’yı istemediği doğrudur. Türkiye PKK’yı ezip bitirse bundan memnun da olur. Ama Barzani’nin PKK’ya karşı yürütülen mücadeleye fiilen destek vermesini beklemek bizce abestir. Nitekim Barzani “Şu 248 kişinin bize teslimini istiyoruz” diyerek kendisine verilen dosya üzerine “Bu isimli kişiler burada yok” diye resmen açıklama yaptırdı. Oysa onların belki de tamamının Kandil’de olduğunu cümle âlem gibi Barzani de biliyor. Bu bilgileri Milli Güvenlik Kurulu’nun son toplantısı ardından özellikle Güneydoğu bölgemizde askeri birliklerin yoğun bir hareketlilik gösterdiği yolundaki haberlerle birleştirince, önümüzdeki günlerde PKK’yı doğduğuna pişman edecek bir döneme gireceğimizi söyleyebiliriz. Bekleyelim bakalım, aldanıyor muyuz, birlikte görürüz.