Yeni bir 301 marifeti

DOSTUMUZ eski İstanbul Baro Başkanı Turgut Kazan uyarmasaydı biz de Bay Barroso gibi "Geç de olsa, sonunda Türk Ceza Yasası’nın -malum- 301’inci maddesini değiştiriyorlar ya... Bu da kárdır" deyip, Avrupa Birliği (AB) için canını bile feda etmeye hazır görünen hükümeti tebrik etmeye niyetliydik.

Hani "can çıkmadan huy çıkmaz" derler ya...

Söz konusu 301’inci maddenin 65 kelimelik metni üzerinde iki yıl kafa patlattıktan, Başbakan Tayyip Erdoğan’ın "sebzeciler derneği" türü Sivil Toplum Örgütleri’nin görüşlerini almak için yaptığı uzun -ve eminiz çok verimli- görüşmeler üzerinden bir sene geçtikten sonra ortaya çıkan metinle ilgili haberlerden duyduğumuz memnuniyeti biz de söylemiştik.

Şimdi sözümüzü geri alıyor değiliz. Değiliz ama, Turgut Kazan’ın uyarısı sayesinde fark ettik ki, gelişmiş demokrasiler nezdinde Türkiye’yi sıkıntıya sokan temel unsur, maddede duruyormuş.

Haklarını teslim etmek için belirtelim ki Radikal Gazetesi de durumun farkına varmış. Nitekim dünkü Radikal’de, "301’de son garabet" başlıklı bir haber vardı.

Biliyorsunuz öneri aslında hükümetin. Ama Adalet ve Kalkınma Partisi (AKP) yasa çıkarmanın yeni ve kestirme bir yolunu buldu. Metni hazırlıyor lakin hükümet olarak sorumluluğu üstlenmek istemiyor. O yüzden hazırladıkları öneriyi -anladığımız yanlış değilse- uygun gördükleri bir milletvekilinin eline tutuşturup, "Bunun altını sen imzala da öneri seninmiş gibi işlem görsün. Biz hükümet olarak destekleriz, böylece değişikliğin şerefi de senin olur" diyorlar.

Bu defa 301’le ilgili öneriyi de Meclis Başkanlığı’na, Kahramanmaraş Milletvekili Veysi Kaynak vermiş. O nedenle "hükümeti değil Veysi Kaynak’ı eleştirin" diyemezsiniz.

Herkes gibi biz de yeni önerideki 301’inci maddeye göre, Türk ulusunu, Türkiye Cumhuriyeti’ni, TBMM’yi, hükümeti, yargıyı, Silahlı Kuvvetler’i ve güvenlik güçlerini hedef alan bir yazı yahut beyan dolayısıyla soruşturma açmayı düşünen Cumhuriyet Savcısı’nın ilk olarak Cumhurbaşkanı’na başvurarak "izin" istemesi gerekecek diyorduk.

Öyle değilmiş. Savcı -aynen Orhan Pamuk olayında olduğu gibi- soruşturmayı başlatacakmış. İlgiliyi çağırıp ifadesini alacak, olayla ilgili kanıt toplayacak, eğer "takipsizlik" kararı vermez de "yargılansın" derse, oturup iddianame hazırlayacak, ilgilinin 301’inci maddeye göre cezalandırılması gerektiğini söyleyerek dosyayı mahkemeye gönderecek... İşte o aşamada (artık kendisi mi yoksa dosya kendisine gelen yargıç mı, her kim ise) Cumhurbaşkanı’na sorup izin isteyecekmiş.

Bu 301 meselesi Orhan Pamuk, Hrant Dink, Elif Şafak gibi, karşıt düşünceler söyleyen şöhretler hakkında dava açılmasından çıkmadı mı? Hrant Dink hakkında "ertelenen" bir ceza verilmiş olsa da, ötekilerle ilgili "yargılansın" talebi ya mahkeme tarafından reddedildi veya tek oturumda beraatle neticelenmedi mi?

Bunların hepsi gözümüzün önünde oldu. Ama sıra oraya gelinceye kadar Türkiye zaten yerin dibine batırıldı. Şimdi aynı şey olacaksa, bu değişiklik ne getiriyor Allah aşkına?
Yazarın Tüm Yazıları