ŞİMDİ bir "gizlice dinleniyor olma" rezaleti yaşıyoruz ya...
Sözde bu önlenip kurala bağlanmak isteniyordu.
O nedenle CHP’nin de desteğiyle bu iktidar, 2005 yılının Temmuz başında 5397 sayılı bir yasa çıkarmıştı.
Kaderin cilvesine bakın ki CHP şimdi o yasanın uygulanış şeklinden şikáyet ediyor.
Aslında yasanın uygulama şeklinden değil, kendi destekleriyle yasaya konan şu hükümden şikáyet etseler daha doğru olacak.
Yasada deniyor ki:
"(Emniyet Genel Müdürlüğü tarafından yürütülen) İstihbarat faaliyetlerinde, bu maddede belirtilen suçların önlenmesi amacıyla ve hákim kararı alınmak koşuluyla, teknik araçlarla izleme yapılabilir.(...)"
Böylece aynı yasanın asıl hükmü yani, bir "dinleme" görevinin "yasal" olabilmesi için "hakkında tedbir uygulanacak kişinin kimliği, iletişim aracının türü, kullandığı telefon numaraları veya iletişim bağlantısını tespite imkán veren kodundan belirlenebilenler ile tedbirin türü, kapsamı ve süresi ile, tedbire başvurulmasını gerektiren nedenlerin" yargıçtan alınacak kararda belirtilmesini şart koşan hüküm tamamen göstermelik hale getirilmiş.
Nitekim Emniyet Genel Müdürlüğüİstihbarat Daire Başkanlığı’nınyukarıdaki koşulların hiçbirini yerine getirmeden, mahkemeden "dinleme kararı" isteyen başvurusuna ilişkin haberler dünkü bazı gazetelerde vardı.
Burada Anayasa’nın, hem özel yaşamın hem de haberleşmenin gizliliği koruyan hükümlerine taban tabana zıt "dinleme"ler sayesinde kaç çeteyi çökerttikleri, kaç olayın failini adalete teslim ettikleri sayılıyordu.
Hukuku ayaklar altına alarak hukuk devleti olmak, galiba bir tek bize mahsus...
Ne hazin ki bunu da kamu düzenini hukuka bağlı kalarak korumakla görevli olan polis teşkilatı yapıyor.
Yasayı inceleyince gördük ki polisin marifeti ondan ibaret değil:
Belli ki yasanın kabulü aşamasında Emniyet Genel Müdürlüğü, ötekilerden örneğin Jandarma Genel Komutanlığı ile Milli İstihbarat Teşkilatı’ndan uyanık davranmış.
Emniyet Genel Müdürlüğü, tüm ülkede her istediği kişi ve kurumu tamamen keyfi bir şekilde dinlemesini sağlayacak yetkiyi alırken, Jandarma’nın bunu "sadece kendi sorumluluk alanında" yani ülke kırsalında kullanabileceği hükme bağlanmış.
İşin tuhafı asıl görevi "istihbarat" toplamak olan Milli İstihbarat Teşkilatı’na o yetki hiç verilmemiş.
Belki de onun kendi yasası zaten her şeyi yapmasını mümkün kılıyor demişlerdir.
Bu yasa yürürlüğe girmeden önce bizleri devletin kaç kurumu dinliyordu bilmiyoruz.
Ama dün de yazdığımız gibi, bu işleri kontrol altına almak için kurulan Telekomünikasyon İletişim Dairesi Başkanı halen 11 kurumun hepimizi dinleyebildiğini söyledi.
Gerçek bu ise ve "dinleme" yetkisi bu kadar keyfi şekilde kullanılabiliyorsa, "demokrasi"nin temel koşulu olan "konuşan Türkiye"yi unutmamız mı gerekecek?