İNSAN eskiden yaşadıklarıyla bugün karşılaştıklarını yan yana koyunca bazen ne diyeceğini tayin edemiyor.
İsterseniz önce eskisinden başlayalım:
Rahmetli Müfit Duru’nun ismini, bu satırları okuyanların yüzde 95’i anımsamaz bile.
O 1950’li yılların tanınmış gazetecilerinden biriydi. Muhafazakár eğilimliydi.
Muhalefeti tuttuğu için de iktidarın sevmediği gazetecilerdendi. Nitekim bir sebep bulup hakkında dava açıp mahkûm ettiler. Dava Yargıtay’a gitti. Oradan sonuç beklenirken Adnan Menderes bir yurt gezisinde Müfit Duru hakkındaki kararın Yargıtayca onaylandığını açıkladı.
Ve kıyamet koptu:
İsmet Paşa, Başbakan Adnan Menderes’in Yargıtay’daki bir davanın sonucunu ilgiliye tebliğ edilmeden önce hangi hak ve yetkiyle öğrendiğini ve bunu açıklayacak kadar pervasız olduğunu sordu.
Muhalefete göre Menderes’in sözleri yürütmenin yargı ile iç içe olduğunu gösteriyordu. Böyle bir ortamda kimse yargıya güvenemezdi.
Şimdi Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün, "Ergenekon soruşturmasını dikkatle takip ediyoruz" dediği bir Türkiye’de yaşıyoruz.
Başbakan Tayyip Erdoğan’ın, "Ergenekon soruşturması konusunda yargı ile yakın işbirliği içindeyiz" dediğini ve "sonuna kadar gidileceğine" ilişkin sözlerini kaçıncı defa duyduk.
Sonuna kadar elbet gidilsin. Ama bundan hükümete ne?
Dün Radikal Gazetesi Ankara Temsilcisi Murat Yetkin ile Milliyet Temsilcisi Fikret Bila’nın CNN Türk’teki "Ankara Kulisi" isimli programına katılan Yargıtay Onursal Başsavcısı Sabih Kanadoğlu da aynı konuya değindi.
Gerçekten Başbakan Erdoğan’ın "Biz bunu (Ergenekon’u) biliyorduk. Emniyet yolu ile bu işi soruşturmaya başladık. İşin belirli bir bölümünde savcılığa devrettik" dediğini de anımsarsanız, olayın daha baştan çarpık bir yaklaşımla ele alındığı ortaya çıkar. Nitekim Kanadoğlu da;
"Ceza Muhakemeleri Usulü Kanunu’na göre, soruşturma sadece ve sadece Cumhuriyet Savcısı tarafından sürdürülür. Polisin görevi savcının talimatlarını yerine getirmektir. Herhangi bir şekilde bir suçun işlendiğini öğrendiği zaman doğrudan Cumhuriyet Savcısı’nı haberdar eder. Başbakan olarak ’Bu işe ben emniyet ile başladım. Belirli bir evreye geldiği zaman bunu savcılığa verdik’ diyorsunuz. Bununla da kalmıyorsunuz. Yürütme ve yargının işbirliği ile bu işi yaptığını ve büyük bir başarı sağladığını söyleyerek hem yargıyı hem de yürütmeyi kutluyorsunuz. Böyle bir şey olamaz. Çünkü yürütme bir adli soruşturmada yargının emrindedir. Mademki bir suçu biliyorsunuz, derhal yargıya bildirmelisiniz. Bu, soruşturmayı daha baştan sakatlayan bir durumdur. O soruşturmanın inanılırlığını ve güvenilirliğini sakatlayan bir durum" dedi.
Yasal kural bu. Hukukun sağlıkla işlemesinin temel koşulu bu. Ama ötede henüz yazılması bitmemiş iddianamede "karşımızda silaha ve teröre uzak durmayan bir çete bulacağımızı" yazan gazeteciler var. Henüz kimse resmen suçlanmadığı halde Avrupa Parlamentosu üyesi Cem Özdemir gibi, zanlıları idam sehpasına göndermeye kalkanlar var.