Paylaş
Ama bizim değineceğimiz kavga o değil.
Kavgaları ayırmakla görevli olan “yargı” içindeki kavgadan söz etmek istiyoruz:
Yargıtay Birinci Başkanı Hasan Gerçeker’in Adli Yılı açış konuşmasına, “yargı reformu”na dönük eleştirileri damga vurmuştu.
Ama Gerçeker konuşmasında nerdeyse o kadar uzun bir bölümü de Anayasa Mahkemesi ile Yargıtay arasında yıllardır sürüp gelen “yetki ve görev” kavgasına ayırmıştı.
Bunun bir de “protokol” ayağı var ama ona değinmeyelim.
Biliyorsunuz Yargıtay uzun zamandır Anayasa Mahkemesi’nin “Yüce Divan” sıfatıyla görev yapmasını yani gerektiğinde Cumhurbaşkanı’nı, Başbakan’ı, Bakanlar Kurulu üyelerini, Yüksek Mahkemelerin üyelerini ve aynı düzeyde sayılan başka görevlileri yargılama yetkisinin kendisine verilmesini istiyor. Özetle, “Ceza yargılamasını yapma bizim işimiz. Oysa Anayasa Mahkemesi ceza hukukunu değil Anayasa hukukunu bilir” diyor.
Buna Anayasa Mahkemesi karşı çıkıyor ama o da onunla kalmıyor. Başkan Haşim Kılıç’ın Anayasa Mahkemesi’nin 47’nci kuruluş yıldönümü töreninde açıkça ifade ettiği gibi, “Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne gereğinden çok başvuru yapılmasını önlemek için Yargıtay’dan da geçip kesinleşmiş yargı kararlarını Anayasa Mahkemesi’ne getirmek isteyenlerin önünün açılmasını” istiyor.
Anayasa Mahkemesi’nin bir bakıma -ki kendisi bunu reddediyor- bir “Süper Yargıtay” görevi yapmasını savunuyor.
Buna bilindiği gibi “Anayasa Mahkemesi’ne bireysel başvuruda bulunma hakkı” veya “Anayasa Şikayeti” yolunun açılması deniyor.
Bizim hukukumuzda bu yol henüz yok.
Ama ilginçtir... İki taraf da birbirinin görev alanından birşeyleri kendi alanlarına çekmeye çalışırken, öte yandan her iki Yüksek Mahkeme Başkanı da, hem kendi mahkemelerindeki hem de genelde yargıdaki dava dosyasının çokluğundan yakınıyorlar.
Aslında Yargıtay’ın talebi yani “Yüce Divan” olarak görev yapma yetkisinin Yargıtay’a bırakılması bize daha doğru görünüyor. Çünkü Anayasa Mahkemesi gerçekten daha çok “soyut normlar” bazında değerlendirme yapan bir yargı kurumu... Yasaların Anayasa’ya uygunluğunun denetlenmesi bilindiği gibi Anayasa Mahkemesi’nin temel görevidir. Bu temel görev tamamen teorik bazdaki değerlendirmelerle yapılır.
Olay bazındaki değerlendirmeler siyasi partilerle ilgili incelemeler ve davalar; Meclis’in milletvekili dokunulmazlığını kaldırma kararına yapılan itirazlar gibi olaylarla sınırlıdır.
Buna karşılık Anayasa Mahkemesi’nin talep ettiği, “Anayasa Şikayeti” yolunun açılmasına gerçekten ne kadar ihtiyaç olduğu pek belli değil.
Ama biz aradan çekilelim de siz söyleyin. Bu kavgayı hangi mahkeme çözebilir.
Paylaş