ADALET Bakanımız Sayın Mehmet Ali Şahin’in Avrupa Birliği (AB) Genişlemeden Sorumlu Komiseri Olli Rehn’e iftiharla sunduğu "Yargı Reformu Stratejisi Taslağı"nı bir Türk olarak Bay Rehn’den sonra görebilmek hiç de hoş olmadı ama...
Ne yapalım ki bu siyasi iktidar da yoğurdu böyle yiyor.
Tabii sadece bu olaya bakarak varmış değiliz o kanıya...
Biliyorsunuz hálá ortaya çıkartamadıkları "Anayasa Taslağı" üzerinde de Türkiye’de değil gidip taa Amerika Birleşik Devletleri’nde tartışma yaptılar.
Demek ki "saydamlık" konusunda da bir yanlış anlama var aramızda.
Biz kendi kamuoyuna karşı saydamlıktan ve "hesap sorulabilirlikten" (accountibility) söz ettiklerini sanıyorduk.
Onlar daha çok Avrupa Birliği’ne karşı saydam olmayı ve hesap vermeyi kastediyorlarmış.
Öyle veya böyle... Sonunda "taslak" şeklinde olsa bile bir "Reform Projesi" çıktı ya ortaya...
Ona bakalım.
Biz de bu düşünceyle baktık. Ama taslağın "yargı"nın en temel meselesini yani "bağımsızlığı"nı bile geriye götürmeyi amaçladığını görünce bu "reform"un bizi mi yoksa Avrupa Birliğini mi kandırmayı amaçladığını tayin edemedik.
Taslakta da deniyor ki, "Yargı bağımsızlığı konusu, 1961 Anayasası’ndan önce olduğu kadar, bu Anayasa’nın yürürlük döneminde ve özellikle 1982 Anayasası’nın kabulünden sonra çeyrek asırdır sürekli olarak ülke gündeminde kalmış ve yoğun bir şekilde tartışılmıştır."
Doğru!
Zaten o nedenle "yargı bağımsızlığı" yargıyla ilgili tüm sorunların temelidir diyoruz.
Sadece biz değil, -geçen gün tekrar yazdık- Adalet ve Kalkınma Partisi de 7 yıl önce yayınladığı Parti Programında aynı şeyi söylemişti.
O nedenle bu reformun amacı öncelikle "yargı bağımsızlığını sağlamak" olmalıydı.
Onun da temel koşulu, -yine yıllardır hemen herkesin vurguladığı gibi- Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu’nda Başkan sıfatıyla oturma hakkı olan Adalet Bakanını ve bu kurulda üye olan Bakanlık Müsteşarını artık oraya sokmamaktır, değil mi?
Öyle değilmiş...
Yargı madem ki "Türk milleti adına" karar veriyormuş, onun bağımsızlığının güvencesi olan Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu üyelerinin seçiminde TBMM’nin ve Yürütmenin de rolü olmalıymış.
Hani Radyo ve Televizyon Üst Kurulu’na üye seçme işini Meclis’e verip bu kurulu da siyasallaştırdılar ya...
Aynen onu yapmak çare imiş. Kısaca taslak, Yargıçlar ve Savcılar Birliği (YARSAV) adına bu Birliğin Başkanı Ömer Faruk Eminağaoğlu’nun ifadesiyle "yargıçların tamamen memurlaştırılması amacını" güdüyor.
Elbet başka öneriler de var.
Özellikle "yargı bağımsızlığı" ilkesine ters düşenlere yeri gelince değineceğiz.
Ama merak ediyoruz... Olli Rehn’in okuma yazması yok mu sanıyorlar.
Var olduğunu biliyorlarsa Yüksek Kurul’un tamamen Bakanlık patronajından kurtulmasını şart gören; "yargıç adaylarının seçiminde" yetkinin Bakanlığa değil Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu’na ait olması gerektiğini savunan Avrupa Birliği raporlarına rağmen bu taslağı onlara nasıl sundular?