Paylaş
Ve “uşaklaştırma” amaçlı projeler, Avrupa Birliği (AB) ile uyum süreci gereği yapılacak reformlar diye yutturulmak isteniyor.
Bu henüz somut şekilde önümüze gelmedi. Şimdilik sadece çok kızdıkları Anayasa Mahkemesi ile Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu’nu (HSYK) iktidarın emrine sokmayı amaçlayan projelerini biliyoruz. Onu da, bu iki kuruma kendi meşreplerine -tarikatlarına- uygun isimleri getirecek şekilde Anayasa değişikliği yaparak gerçekleştirmeyi planladıklarından haberdarız.
Ama belli ki o kadar beklemeden yapmak istedikleri de var. Nitekim Erzincan Cumhuriyet Başsavcısı İlhan Cihaner’in o yöredeki “tarikat” mensuplarının yasadışı eylemleri nedeniyle soruşturma açmasına bile tahammül edemediler.
Örneğin İlhan Cihaner’in yargılanması için önce Adalet Bakanlığı’nın soruşturma izni vermesi gerektiği ve konunun Yargıtay’a aktarılmasının zorunlu olduğu yasada yazılı olduğu halde Erzurum’daki savcının bu hükümleri yok saymasını savundular.
Yeri gelmişken söyleyelim:
O işlemin yasaya aykırı olduğunu sadece biz değil, Yargıtay Birinci Başkanı, Danıştay Birinci Başkanı, Türkiye Barolar Birliği, İstanbul Barosu, Ankara Barosu, YARSAV dahil ciddiye alınacak ne kadar hukuk kurumu varsa hepsi söylüyor.
Ama bunlar, görevini kötüye kullanan Erzurum Savcısı’nın ve işbirliği yapan arkadaşlarının yetkisini kaldıran HSYK’yı “yargıya müdahale etmekle” suçluyorlar.
Oysa HSYK yargısal bir yetki kullanmıyor. Zaten öyle bir yetkisi de yok. Ama yasa bu kurula, görevini yasalara uygun şekilde yapmayan, yetkisini kötüye kullanan, mesleğiyle bağdaşmayan işler yapan hâkim ve savcılar hakkında gerekli işlemi yapma yetkisini vermiş. Nitekim Erzurum’daki savcılar dahil, hakkında böyle işlem yapılmış -gerektiğinde meslekten atılmış- yüzlerce yargıç ve savcı var.
HSYK’nın onlarla ilgili işlemi yasaldı da ucu cemaat liderlerine yahut tarikat şeyhlerine dokunan bir karar alınınca mı yasaya aykırı -hatta yargıya müdahale- oluyor?
Olaya yakından bakınca HSYK’nın tasarrufunun ne kadar yerinde olduğu daha iyi görünüyor. Nitekim yetkisi kaldırılan Erzurum Savcısı, bu kararın kendisine tebliğ edilmesinden önce, Erzincan C. Başsavcısı hakkındaki dosyayı alelacele -belki de yasal usullere aykırı şekilde- İstanbul C. Başsavcılığı’na gönderiyor. Böylece, adeta “Madem bana fırsat bırakmadınız, ben de dosyayı ucu bucağı bilinmeyen Ergenekon davasının bir parçası haline getirir, insanı böyle süründürürüm” mesajı vermiş oluyor.
Adalet Bakanı’nın (ve bakanlığının) bu bağlamda oynadığı çirkin oyunlar da cabası...
Buyurun bu insanlar hakkın, adaletin savunucusu olsun da inanın...
Paylaş