Paylaş
O gün Başbakan:
“Bizim kimseye her şeyi biz yapalım, kuralı biz koyalım, çerçeveyi biz çizelim gibi bir dayatmamız yok. Çünkü biz Türkiye’nin tamamı değiliz” dememiş miydi?
Daha önce “Bizi beğenmiyorsan çek git!” diyen bir Başbakan hiç beklemediğiniz bir anda tutar sizin de bu memlekette yaşamaya hakkınız olduğunu itiraf ederse sevinçten şaşkına dönmez misiniz?
Dahası... Başbakan o gün bu kadarla kalmamış:
“Değerli vatandaşlarım... Demokrasi içinde her derdin bir çaresi vardır. Yeter ki başta demokrasi olmak üzere her konuda samimiyeti elden bırakmayalım. Demokrasiyi bütün unsurlarıyla birlikte işler hale getirirsek, diğer bütün sıkıntıların da peş peşe çözüm yoluna gireceğini rahatlıkla görebiliriz” demişti.
Biz de sevinçten küçük dilimizi yutacak hale gelmiş, hatta bu sözlerin altına seve seve imza atacağımızı da bu sütunda yazmıştık.
Şimdi, özellikle bu gazetenin de içinde bulunduğu Doğan Medya Holding’e kesilen 3 milyar 755 milyon TL. tutarındaki “vergi cezası”nı görünce ve o cezanın yasal açıdan tam bir haksızlık, hukuksuzluk örneği olduğunu uzmanlardan öğrenince anladık ki, atlayan yani Başbakan’ı anlamayan biziz.
Çünkü o “Biz Türkiye’nin tamamı değiliz” derken sizin, benim zannettiğim gibi, “Bu ülkede sadece Adalet ve Kalkınma Partililer yaşamıyor. Bu ülkenin Cumhuriyet Halk Partili, Milliyetçi Hareket Partili olanlar da dahil, bizimle aynı dünya görüşünü paylaşmayan (seçim rakamlarıyla yüzde 53’ü bulan) bireyleri de var. Onları da kendimiz gibi görüyoruz” demek istemezmiş.
Hele “Demokrasi içinde her derdin bir çaresi vardır. Yeter ki başta demokrasi olmak üzere her konuda samimiyeti elden bırakmayalım” şeklindeki sözleri de sizi, beni hedef almıyormuş. Tüm o sözlerin hedefi, sadece Kürt kökenli Türk vatandaşları imiş. Demokrasiyi, samimiyeti onlara vaat ediyormuş.
Aksi söz konusu olsaydı, İstanbul eski Defterdarı Kadri Boy, Doğan Medya Holding’e kesilen ceza karşısında, “Meslek hayatımın büyük bölümü Hesap Uzmanı olarak geçti. 6 yıl Defterdar Yardımcılığı, 6 yıl Defterdarlık yaptım. 1 yıl da Maliye Bakanlığı Müsteşar Muavinliği görevinde bulundum. Ben böyle bir (ceza) raporu ne gördüm, ne duydum ne de olabileceğine ihtimal verirdim. Bu bize öğretilen her şeye ters” demeye mecbur hisseder miydi? Sözlerini (bu olaydaki) “Amaç vergi tahsil etmek değil, firma yıkmak” diyerek tamamlar mıydı?
Tayyip Erdoğan size işte böyle bir “demokrasi” vaat ediyor.
Paylaş