ADALET ve Kalkınma Partisi’nin (AKP) nüfuz suiistimali yaparak çıkar sağlamakla suçlanan Genel Başkan Yardımcısı ve Sakarya Milletvekili Şaban Dişli Bey’den henüz kamuoyunu tatmin edici bir açıklama gelmedi.
Ondan gelmediği gibi Başbakan Tayyip Erdoğan’dan da ses çıkmadı.
Hadi Sayın Başbakan’ın vakti olmadı diyelim.
Öyle ya... Bir yandan uluslararası sorunları çöz, o yetmiyormuş gibi öteki yardımcın Edibe Sözen Hanım’ın "toplum mühendisliği" zırvasıyla uğraş...
Hayat kolay değil. O nedenle birkaç gün daha bekleyebiliriz.
Belki o zaman da kamuoyunun beklediği açıklama gelmez ama eminiz, "Manşetten atılan haberlere asla iltifat etmeyin. Niye? Hesap başka... Ama bu hesabı açıklayacağım. (...) Sabrın da bir noktası var. O nokta geldiği anda bunlar açıklanır. Bunu böyle bilsinler. Bilecekler" (26 Mart 2006 Radikal Gazetesi) türünden bir şeyler söyleyip "yapanın" değil "yazanın" suçlu olduğunu ilan eder.
Biz de rahatlarız.
Hadi o meşgul diyelim, AKP adına bu konuda laf edecek bir tek Allah’ınkulu yok mu?
Onlar da konuşmuyorlar.
Ne var ki onlar konuşmayınca ne olay çözülüyor ne de zihinlerde biriken sorular azalıyor. Örneğin, bu olayla ilgili belge ortaya çıkınca, "Bu belge, daha önce ortağı olduğum Akademi Ofset A.Ş’nin bir bankadan kredi kullanabilmesi için bankaya teminat olarak bloke ettirdiğim birikimlerim nedeniyle doğabilecek muhtemel risklere karşı imzalanmış bir protokoldür" diyen Dişli’nin gecikmeden bu birikimlerini ne zaman hangi bankadan çekip kime nasıl aktardığını belgelerle ortaya koyması lazım. Aksi halde bu "birikim" insanlara çok çok, Tansu Çiller’in annesi vefat edince yastığı altından çıkan yüz binlerce Alman Markı ile binlerce ABD Doları ve altından oluşan servet kadar inandırıcı gelir.
Dahası kendisinin, "Benim ortaklığım yoktu" dediği halde arsa alımındaki baş aktör Mehmet Karasu,"(Olayı ortaya çıkaran) evrak gizli olmayıp, dört kişi arasında imzalanmış bir ticari ortaklık dokümanıdır. Biz bu olayda ticari bir ortaklık oluşturmuştuk" diyor. Buna yanıtı nedir, bilmeye ihtiyaç var.
"Kredi almak için" bankaya, kredi alındıktan sonra mı yoksa önce mi teminat verilir. Şaban Dişli kredi alındıktan üç gün sonra niçin teminat versin? Bu nokta da halen yanıtsız bulunmaktadır.
Söz konusu 1 milyon dolar eğer Şaban Dişli’nin kendi parası ise, ortaya çıkan protokolde bu paranın "Şaban Dişli’nin işaret edeceği özel veya tüzel kişiliğe" de ödenebileceği neden kaydedilsin? Siz bunu normal sayıyor musunuz?
Gerisini bu sorulara yanıt geldikten sonra konuşuruz.
Not: Dünkü yazımızda "Sapanca Gölü havzasında hem imara kapalı, hem de hazineye ait arsa üzerinde fabrika inşa ettiğini" bildirdiğimiz "Sırma" isimli kuruluş adına Erol Karabacak, dün bize bir açıklama gönderdi. Burada "Sırma Su fabrikasının kurulu olduğu araziyi Sami Şahin isimli şahıstan satın aldıklarını" bildirdi. Yazıda bahsi geçen hazine arazisi üzerinde her an sökülebilir prefabrik inşaat şantiyesi bulunduğunu, bu arazinin hazineden kiralanması için Milli Emlak Müdürlüğü’neyaptıkları başvuru reddedilirse bu prefabrik inşaat şantiyesinin oradan kalkacağını belirtti. Aktarıyoruz. O.E.