TÜRKİYE’nin ciğerini bu defa Antalya’da dağladılar.
Gazetelerde yayınlanan rakamlara göre 31 Temmuz günü çıkan orman yangınında binlerce hektarlık alandaki ağaçlar kül oldu. Sadece ağaçlar değil, böceğiyle, bitkisiyle, karıncasından tavşanına kadar orada doğmuş tüm hayatlar söndü.
Sebebini henüz bilmiyoruz.
Bir yıldırım düşmesi de olabilir, bir alçağın sabotajı da... İki ayaklı bir hayvanın attığı izmarit de buna yol açabilir, kırılmış bir şişe dibinin mercek görevi yaparak ateşlediği kuru otlar da...
İster o ister öteki... Sonuçta -bizim Ekonomi servisindeki arkadaşların hesabına göre- en az 1 milyar YTL değerinde maddi zarara uğradık. Sayıca 10 milyon ağacımız kül oldu. Bunların 2 milyon 500 bin kadarı, her biri ortalama 400 YTL değerindeki Kızılçam idi.
Zararın maddi bölümü öyle veya böyle telafi edilebilir. Asıl, o yöredeki "hayat" bitti.
Taa ki tabiat kendini yenileyip de böcekleriyle, kelebekleriyle, yılanıyla, kuşuyla, otuyla, bitiyle avdet edene kadar...
Bizim anlayamadığımız bir şey var:
Özellikle Akdeniz ve Ege bölgesindeki ormanlarımızın her yılın yaz aylarında büyük bir yangın tehlikesiyle karşı karşıya olduğu bilinir.
Sadece maddi açıdan bakacak olsak, bu yangınlar yüzünden her yıl en az 1 milyar ABD doları tutarında zarara uğradığımız da bellidir.
O halde bu zararı asgari düzeye indirmek için gerekli yatırımı neden yapmayız?
Veya bugüne kadar yaptığımız yatırımların yetersiz olduğu ortada olduğuna göre neden ek yatırım ve önlemlerle soruna etkili bir çare bulmayız?
Öyle ya... Dört yılda kabaca 5 milyar dolar zarar edeceksek, bu işe 500 milyon dolar yatırmak akıllıca olmaz mı?
Neler yapılabilir?
Öncelikle "yangın ihbar sistemi"ni olabilecek en etkili noktaya çıkarmak gerekir. Özellikle cep telefonunun bu kadar yaygın olduğu Türkiye’de orman yangını nerede çıkarsa çıksın ilk 5 yahut 10 dakika içinde 177 No’lu yangın ihbar merkezine bilgi gelmesinden kolay bir şey olmamak gerek.
Acaba Orman İdaresi bu numarayı herkesin hafızasına yerleştirecek kadar tanıtmadı mı?
Sadece numarayı ezberletmek hiçbir şey çözmez. Asıl önemlisi halka, yangın çıkaran yanlışları yapmamayı öğretmektir. Bu okulda, evde, TV’de, her yerde, her an karşımıza çıkan yoğun ve sürekli propaganda kampanyasıyla alınabilecek bir sonuçtur. Yılda birkaç kez yapılan uyarıyla değil.
Üçüncüsü, Orman İdaresi’nin, orman yangınlarını söndürecek personeli sayıca ve eğitim yönünden yeterli mi?
Yetkililerin "yeterli" demesi yetmez. Bunlar o konuda gelişmiş ülkelerdeki personelin eğitim düzeyine çıkarılmadıkça amaca ulaşılmış sayılmaz.
Yangına duyarlı bölgelerdeki sivil halktan iyi eğitim verilmiş "gönüllü" birlikleri kurulmadıkça ve onlar zaman zaman tatbikat yapılıp gereğinde devreye sokulmadıkça yine yetmez.
Geriye teknolojiyi devreye sokmak, onun altyapısını hazırlamak kalır.