Paylaş
Önce bunu teslim edelim.
Gerçekten İsrail yıllar yılı her türlü hukuksuzluğu kendine hak gördü. Filistin halkına yapmadık zulüm bırakmadı. Ama her defasında dünya kamuoyuna sanki kendisi masum, Filistinliler suçlu imiş gibi yutturmayı -Batılı büyük haber ajanslarının da yardımıyla- becerdi.
Bu yüzden, İsrailli bir çocuk Filistinlilerin kurşunuyla ölünce dünya ayağa kalktı. Ama Filistinli on çocuk İsrail askerlerinin kurşunuyla ölünce, o olay “kazaya uğramış bir tavuk kadar” bile dünyada yankılanmadı.
İsrail, kendisine ait olmayan topraklara göz göre göre kendi halkını yerleştirirken Batı ülkeleri “Bu yapılanları doğru bulmuyoruz” kabilinden beyanlarla yetindi ama, Filistin halkına kendi cetlerinden kalma topraklarda yaşama hakkı çok görüldü.
İsrail askerlerinin hukuk tanımazlığı o raddeye ulaştı ki, “cezanın şahsiliği” ilkesi bile ayaklar altına alındı. Filistinli bir aktivist yakalandığı zaman ona yargının verdiği ceza yeterli görülmedi, İsrail devletinin iş makineleri, oturduğu evi ailesinin başına yıktı. Bu hukuk tanımazlık, bir kere beş kere değil yıllar boyu sayısız kere uygulandı.
Sovyetler Birliği’nin Almanya’yı 1960’ta ikiye ayıran bir duvar (Demir Perde) inşa etmesi yüzünden Sovyet yöneticilerine demedik laf, etmedik hakaret bırakmayan Batı dünyası, aynı tür bir duvarı Filistinlilere karşı inşa eden İsrail’e itiraz ediyormuş gibi görünmekle yetindi.
İran’ın “nükleer enerjiden barışçıl amaçlarla yararlanma” gerekçesiyle (o gerekçe doğrudur demiyoruz) uranyumu zenginleştirmesi yüzünden kıyametleri kopartan ABD başta olmak üzere Batı ülkelerinin tamamı, İsrail’in atom bombası yapmasına hiç ses çıkarmadı.
O zamanki Başbakan Ariel Şaron’un, “Bu yerleşim yerinden İsrail’e roket atılıyor” gerekçesiyle, Batı Şeria’daki Jenin’e saldırttığı İsrail askerleri, 2’den 16 Nisan 2002’ye kadar, şehirde yıkıp dümdüz etmedik yer bırakmadı. Bir hafta on gün süreyle birçok sivili katletti ama uluslararası âlemden hemen hiç tepki görmedi.
Daha önce Lübnanlı “Falansijt” denen paralı askerleri taşeron olarak kullanıp Filistinlilerin sığındığı Sabra ve Şatila isimli kamplarda yüzlerce kadın, çoluk çocuğun öldürtülmesinden söz etmiyoruz. Oysa o katliamın da gerçek faili İsrail devleti idi.
Tüm bu saydıklarımız, başta da dediğimiz gibi uluslararası âlemin İsrail devletini şımartmasının sonucudur. Nitekim bu son “deniz ortasında haydutluk” olayına gösterilen tepkilere de bakın. En sert olanı “göstermelik bir kınama” ile yetiniyor. Daha bir ürkek olan sadece, “olaydan duyduğu üzüntüyü” dile getiriyor.
Ama son olay, İsrail devletinin artık “yalnızlaşma” sürecinin başladığının işaretlerini veriyor. Aksi söz konusu olsa Gazze’ye yardım götüren konvoya bu kadar sayıda ülkeden insan katılır mıydı?
Paylaş