BELLİ ki bu Avrupa Birliği (AB) sözcüleriyle hayli işimiz var. Başlarındaki Jose Manuel Barroso’yu şimdilik bırakın. Ama onu da temsilen konuşan Olli Rehn ve Joost Lagendijk’e laf anlatmak zor olacak. o kadar ki kendi değerlerine ters düştüklerini bile anlamıyorlar.
Ama herkesin bir işi var. Bizimki de anlayıncaya kadar anlatmak.
Lagendijk’in laf anlamamakta direndiğini gösteren mektubunu dün bu sütunda okumuş olmalısınız.
Önce belirtelim. O "AKP kapatılacak" dememiş de, "İstanbul’da konuştuğu birçok insanın" sözünü nakletmişmiş. Bir de "CHP’den utanç duyduğunu" değil, "CHP’yi anlayamadığını" söylemişmiş. Bunları düzeltiyormuş.
İyi etmiş. Ama mektubunda da söylediği gibi "Anayasa Mahkemesi’nin ’367 kararı’nın siyasi olduğunu" düşünüyormuş. Bunu savunuyormuş. Kaldı ki "Yargı organlarına yönelik her eleştirinin, yargı bağımsızlığını tehdit ettiğini düşünmememiz gerekiyor"muş. Dahası, AKP hakkındaki dava sürecinde "kendisinin veya Olli Rehn’in görüş ve açıklamalarının etkisi olacağını düşünmemiz" yanlışmış.
Bir nokta daha var. Kendisi "AKP hükümetinin laikliği tehdit eden bir politik hedefi olduğunu düşünmüyor"muş. Aksi halde AB olarak "yanılgıya düşmüş" sayılırlarmış.
Zaten Olli Rehn de dünkü gazetelerde çıkan sözlerinde "AKP’nin şeriatı savunmadığını sağır sultan bile duydu, biliyor" diyerek aynı görüşü tekrarlamıştı.
Yeri geldiği için hem Lagendijk’e hem de Rehn’e söyleyelim:
"Evet, fena halde yanılıyorsunuz. AKP’nin şeriat özlemi somut kanıtlarla ortaya çıkmasa dava zaten açılmazdı. Bir an için bu partiye oy verenlerin tamamı şeriat istiyor dense bile, onun dışında kalan ve şeriat istemeyen en az yüzde 53 daha var. Oysa siz AKP’nin o yüzde 53’ü de temsil ettiğini sanıyorsunuz. AB değerlerine yakın olan o yüzde 53’tür, AKP değil, uyanın artık!"
Anayasa Mahkemesi için söylediklerine gelince:
Bay Lagendijk de bilir ki bir mahkemenin "bağımsız" olmadığını iddia edemiyorsanız -ki Anayasa Mahkemesi için böyle bir şey söylemiyorlar- onun kararını beklemek asgari terbiye, asgari uygarlık ve hukuka asgari düzeyde saygı gereğidir.
Bağımsız bir mahkemenin kararını yanlış bulabilirsiniz. Onu "hukuki" açıdan elbet eleştirebilirsiniz. (Nitekim bu satırların yazarı da söz konusu "367 kararı"nı yanlış bulanlardan biridir.) O tür eleştiri yargı bağımsızlığını tehdit etmez. Ama bağımsızlığını tartışamadığınız bir mahkemenin kararını "siyasi" diye niteleyemezsiniz. Nitelersiniz yaptığınız "Bu mahkeme adil karar vermiyor" anlamına gelir. O da yargıya saldırı olur.
Bay Joost Lagendijk’in yaptığı maalesef budur. Lagendijk kendi ülkesindeki veya İngiltere’deki bir mahkeme hakkında buna benzer bir şey söyleyebilir mi?
Hem AB adına konuşuyorlar hem de Bay Lagendijk kendisinin ve Olli Rehn’in sözlerinin yargıyı etkilemeyeceğini söylüyor.
Bay Lagendijk’e ve Bay Rehn’e soruyoruz:
Sizin yaptığınızın yani Anayasa Mahkemesi’ni AB adına etkilemeye çalışmanızın ve daha dava bitmeden "AKP’nin şeriatı savunmadığına" dair ahkam kesmenizin 27 Nisan tarihli meşhur "e-muhtıra"dan farkı ne?
Batı kültürünün temel taşı olan "dürüstlük" nerede kaldı?