Ucuz tarifeli cinayet

Oktay EKŞİ
Haberin Devamı

Haberin başlığı ilk bakışta insanı sarsacak kadar keskin: Yeni Yüzyıl'ın manşetinde ‘‘Öldüreceksen trafikte öldür’’ deniyordu.

Ayrıntılara girince haberin doğruluğuna inanasınız gelmiyor. Daha doğrusu Devlet İstatistik Enstitüsü'nün 1997 rakamlarına atıfta bulunulmasına bakarak biraz ‘‘masa başı haberi’’ gibi değerlendiriyorsunuz.

Nitekim meslektaşımız 61 binin üzerinde hükümlüyü (herhalde hükümlü ve tutukluyu diyecekti) barındıran cezaevlerinde 1997 yıl sonu itibariyle sadece 1 adet trafik suçundan mahkûm olmuş kişi bulunduğunu ileri sürüyor.

Yılda 391 binden fazla kaza yapılan ülkede bu rakama inanabilir misiniz?

Ama yazılan bu! Zaten verilmek istenen mesaj da buna paralel. O yüzden özetle diyor ki, ‘‘Trafik kazası yoluyla birini öldürürseniz çok çok 2 ila dört yıl arası hapse mahkûm olursunuz. Hapse atsalar onun da beşte ikisini yatarsınız. Oysa kasten adam öldürme fiilini işleseniz en az 24 yıl hapse mahkûm olacaksınız. O nedenle enayilik etmeyin, düşmanınızı trafik kazasına uğratın.’’

Yılda 5 binin üstünde can kaybına yol açan trafik kazalarından acaba kaçı böyle ustaca planlanmış cinayet grubuna giriyor, bir bilen var mı?

Şaka bir yana, ortada çok önemli bir sorun var:

Faturayı ‘‘trafik canavarı’’ dediğimiz olmayan faile çıkartan, kendi sorumluluklarının hiçbirini yerine getirmeyen bir zihniyetin yarattığı sorun.

Biz önceleri sanırdık ki, iyi bir ‘‘trafik idaresi’’ kısa zamanda her şeyi düzeltebilir.

Şimdi artık öyle düşünmüyoruz. İyi bir trafik idaresi ve iyi bir trafik yasası da yetmez bu sorunu çözmeye. Çünkü bu idareye ve onu işletecek yasaya tüm kişi ve kurumların saygı duymasını sağlamak da lazım.

O da yetmez... Önce bu yasayı uygulayacak trafik polisini eğitmek, tüm trafik işaretlerini uluslararası standartlara çıkartmak, kuralların uygulanmasını istikrarlı bir şekilde izlemek, trafik kazası sonucu verilen cezaları çok yukarıya çekmek, trafik cezalarını can acıtan ve cüzdanları yakan düzeylere çıkarmak, yol ve işaretleme hatalarından dolayı ilgili idareyi (Karayolları'nı, belediyeleri vb.) sorumlu tutmak ve en önemlisi, ‘‘rüşvet’’ alan polis memurunu en etkili şekilde cezalandırmak (örneğin bir daha kamu hizmetine almamak) lazım.

Geçenlerde ses sanatçı Erol Evgin iki yakınını trafik kazasında kaybedince ‘‘Tüm ehliyetler iptal edilsin’’ demişti.

İyi de yenilerini kim verecek? Aynı yetkililer değil mi?

O zaman ne değişecek?

Demek ki işe bu ‘‘yetkili’’leri ıslah ederek başlamanız lazım.

Belki de en doğrusu, siyasetin ve mahalli baskıların etkisinde kalmayan, hükümetlerin değil kanunun temsilcisi olarak görev yapan (başındaki yetkiliye güvence sağlanmış) bir trafik idaresi kurmaktır. Ama yetkilerini kötüye kullanan yöneticilerin bedelini ödemesi koşuluyla...













Yazarın Tüm Yazıları