ROL çalmak diye bir deyim var. Profesyonel tiyatro dünyasında bir başka anlama gelir mi bilmiyoruz ama aslında başkasına ait olan bir konumu, bir görüntüyü fark ettirmeden kendisine aitmiş gibi gösterme anlamına geldiğini düşünüyoruz.
Adalet ve Kalkınma Partisi (AKP) ile MHP düpedüz rol çalıyor.
Dediklerine bakarsanız "özgürlük" için uğraşıyorlar.
Káğıt üstünde çok makul görünen bir istek. Öyle ya, "şiddet" içermeyen, "başkalarına zarar vermeyen" bir kıyafete (türbana) sınırlama getirilmesin diyorlar.
Hele üniversite gibi, özgürlüğün en geniş şekilde yaşanması gereken bir ortamda, öğrencilerin kılığı, kıyafeti, başındaki örtü şöyle mi olmalı, böyle mi? Kime ne?
İşte bu evrensel değerlerin ve uygar anlayışın savunucusu AKP ile MHP imiş. Öyle görünüyorlar.
Onlara, "Bu yaptığınız yanlış ve tehlikeli" diyenler de özgürlüklere karşı çıkan, dar görüşlü, kendi vehimlerinin esiri, dar kafalı oluyor.
Şimdi oturup manzaraya bakalım:
Atatürk devrimleriyle yetişmiş, çağdaş, demokratik değerleri içine sindirmiş, çağdaş dünya ile bütünleştiğini son dört kuşak boyunca bilimde, her türlü meslek dalında, sosyal yaşamın her noktasında ispat etmiş kadınlar "özgürlüğe karşı" sayılacak. Anıtkabir başta olmak üzere Antalya’da, İzmir’de, Dikili’de, Sivas’ta, Adana’da, Muğla’da, İskenderun’da, Çanakkale’de, Mersin’de, Zonguldak’ta, Bartın’da "çağdaş değerleri korumaya" yemin eden kadınlar "Türkiye’yi geri götürüyormuş gibi" gösterilecek, buna karşın AKP ile MHP özgürlükçü olacak!
Cumhuriyet’in yarattığı "özgür kadın" değil de, "helalin yanında değilse sokağa çıkamazsın" diyen anlayışın koruyucuları özgürlükçü olacak!
Kadına saygı gösteren anlayışın meydanlardaki savunucuları değil de, onunyargı önündeki tanıklığına bile "kadındır, ne de olsa aklı yarımdır" diye bakanların anlayışı özgürlükçü olacak.
Kadını toplumsal yaşamın eşit ve özgür bireyi yapan anlayış değil de, onun erkekle aynı hizada yürümesini bile hazmedemeyen, erkekle aynı masaya oturmasına bile izin vermeyen anlayışın koruyucuları özgürlükçü olacak.
İnsanların inançlarına saygı duyan, kimseye "senin dinin ne?" diye sormayı bile insanın özgürlüğüne haksız bir müdahale sayan laik anlayış değil de, başkasının dini inançlarına burnunu sokan, onu kendisi gibi davranmaya zorlayan, eğer başaramazsa zor kullanmayı bile hak sayan anlayışın koruyucuları özgürlükçü olacak!
İşin tuhafı, kendisini "özgürlükçü" sayan birtakım -uçuk- aydınlar da aylardır, hatta yıllardır sürüp gelen bu tartışmada, "gerçek özgürlükçülerin" değil, -sırf Atatürk’ün başarılarını küçümseme veya ona düşmanlık adına- "türbancıların" yanında yer alıyorlar.
İnsanın aklına ister istemez İran deneyimi geliyor. Hani Humeyni’yi "özgürlükçü" diye destekleyip İran’a getiren liberaller vardı ya onlar...
Humeyni’nin ilk işi onları ipe çekmek olmuştu.
Özgürlük elbet temel değerdir. Onu koruyabilmek de en az onun kadar önemlidir. O nedenle tercihimizi ya "türbana özgürlük" lehinde yapmaya mecburuz yahut tüm insanlarımıza özgürlük lehine.