BİR süredir eleştiri ve çıkışlarıyla dikkati çeken CHP Meclis Grup Başkanvekili Kemal Kılıçdaroğlu, son bombasıyla hem AKP Genel Başkan Yardımcısı Şaban Dişli’yi hem de Başbakan Tayyip Erdoğan’ı sıkıntıya soktu.
Gazetelerden öğrendinizse, "Tayyip Erdoğan’ın ne ilgisi var?" diyebilirsiniz.
O noktaya gelmeden, konuyu bilmeyenler için bir özet yapalım:
Kılıçdaroğlu birkaç gün önce gazetecilere bir belge dağıttı. Belge Silivri’deki bir arsanın Mehmet Karasu isimli biri tarafından satın alınmasıyla ilgili. Karasu aldıktan sonra arsayı içine alan bir "imar değişikliği" yapılması öngörülüyor. Böylece arsa değerlendikten sonra AKP Sakarya Milletvekili Şaban Dişli’ye net 1 milyon ABD Doları ödenmesi taahhüt ediliyor.
Sonuçta arsa 3.4 milyon ABD Doları’naalınmış. Sonra imar değişikliği yapılarak Tesco isimli şirkete 13 milyon ABD Doları bedelle satılmış. Ve Şaban Dişli de sözü edilen 1 milyon ABD Doları’nı almış.
Şimdi soru şu:
O imar değişikliği Şaban Dişli tarafından sağlanmadıysa Dişli’ye bu 1 milyon doları ödeme vaadine ne gerek vardı?
Şaban Dişli’nin, "O para benim birikimimdi. Karasu’nun istediği kredinin teminatı olsun diye ben yurtdışındaki paramı getirmiştim. İşlem bitti, paramı geri aldım. Başka bir şey yapmadım" anlamındaki açıklamasına inanılabilir mi? İnanılması için öncelikle sözünü ettiği parayı yurtdışından getirdiğini ispatlaması gerekmez mi?
Bir de Şaban Dişli’nin amcaoğlu Davud Dişli’nin Sapanca Gölü havzasında hem imara kapalı, hem de hazineye ait arsa üzerinde inşa ettirdiği Sırma Su Fabrikası isimli tesis konusu var. Kılıçdaroğlu onu da gündeme getirdi ama yer darlığı nedeniyle şimdilik bırakıyoruz.
Biz asıl:
"Gelin yolsuzluklar üzerine birlikte gidelim. Kimin elinde dosya varsa bunu bize versin. Üzerine gitmezsek bizim o zaman yakamıza yapışsın, hesap sorsun" (18 Nisan 2003);
"Kim bu ülkede yolsuzluk yapıyorsa, hortumculuk yapıyorsa, karşısında bizi bulur" (27 Şubat 2004);
"Yolsuzluğa bulaşanı devletten de partiden de atarım" (1 Nisan 2006);
"Eğer kendi atadığımız adam bu yolsuzluğu yapıyorsa, kusura bakmasınlar onun da kafasını koparırız. Milletvekili arkadaşlarımız varsa yolumuzu ayırırız. (...) Varsa belge getirirsiniz. Biz arkasını kovalarız" (18 Şubat 2005);
"Yolsuzluk bizim kitabımızda yoktur. Bunu böyle bilin" (3 Mart 2006);
"Yolsuzluk ve yasaklarla mücadeleye devam edeceğiz" (1 Haziran 2006);
"(...) Yolsuzluk, nitelikli dolandırıcılık, nitelikli hırsızlıktır. (...) Bu dönemde de buna tevessül edenler olabilir. Olacaktır da... Ancak şunu samimiyetle ifade ediyorum, buna tevessül eden her kim olursa olsun asla müsamaha görmeyecek ve gereken cezaya da çarptırılacaktır" diyen Tayyip Erdoğan yukarıdaki sözlerini bu konuda tutacak mı, onu soruyoruz?