SEVGİLİ dostumuz Metin Toker'in vefatı araya girmeseydi dün bu sütunda aşırı derecede demokrat TÜSİAD'cılarımıza bir soru yöneltecektik.
Bir gün daha geçince doğrusu soruyu yöneltmeye kendimizi iyice mecbur hissettik. Çünkü kafamıza takılan konuda TÜSİAD büyükleri tek kelime söylemediler.
Konu şu:
Bu yılın mayıs ayında TÜSİAD bir kamuoyu yoklaması yaptırmış. Sonra bunu TÜSİAD'ın Siyasi Partiler, Seçim Kanunları ve Tahminleri ile ilgili Danışmanı Prof. Dr. Seyfettin Gürsel‘‘Erken Seçimin Muhtemel Parlamento Bileşimleri ve Hükümet Seçenekleri’’ başlıklı 5 sayfalık bir Bilgi Notu içinde yorumlamış. Bu arada siyasi geleceğimize ilişkin 7 ayrı senaryo üretmiş. Gerçi nasıl üretmiş anlayamadık ama zararı yok. O zaten bizim konumuz değil.
Merak ettiğimiz şu:
Demokrasiye bağlılığından geçilmeyen TÜSİAD'ın yöneticileri bu Bilgi Notu'nu hangi gerekçeyle götürüp Genelkurmay İkinci Başkanı Orgeneral Yaşar Büyükanıt'a sunmuşlar, anlayamadık.
Gerçi Erdal Sağlam imzalı bir habere biz güveniriz. O nedenle ‘‘Aynen böyle yapmışlardır’’ demedik değil. Ama yine de ‘‘Ya tekzip ederlerse?’’ diye düşünmüştük.
Ağızlarını her açışlarında gelişmiş demokrasilerden örnekler veren bu zevata sormaya değmez mi?
Hangi demokraside işadamlarının örgütü gidip de o ülkenin genelkurmayına, ‘‘Bizim yaptırdığımız araştırmaya göre A partisi birinci, B partisi ikinci olacak’’ türünden bir rapor veriyor?
Özel sohbetlerinizde bir yandan askerin siyasi yaşamdaki etkisi azalmalı dersiniz, sonra gider hepinizi (veya en önde gelenlerinizi) temsil eden dernek adına askere hulus çakar, ona görevi dışında kalan konuların raporunu sunarsınız.
Bari boğazlarına kadar battıkları siyaset konusunda sağlıklı bir değerlendirmeleri olsa?
Bakın... 23 Mayıs tarihinde, yani Başbakan Ecevit'in henüz evinden dışarı adım atamadığı günlerde ‘‘Erken seçimin Türkiye'ye bir katkısı olmayacağını’’ savunuyor, ‘‘Ecevit çekilmemeli’’ diyordunuz. Haziranın 7'sinde ‘‘Ecevit'in DSP'nin Onursal Başkanlığı'na getirilmesini ve görevden çekilmesini’’ talep ettiniz. Aynı tarihte bir de Avrupa Birliği konulu raporunuzu Genelkurmay'a sunduğunuzu -gerekçeniz ne idiyse?- açıkladınız. Sonra hiç olmayan bir şey icat ettiniz. Ecevit'in ‘‘koalisyon protokolü gereği görevi kendi partisi içinde birine devretmesini’’ (Bu hangi demokraside var Allah aşkına? Başbakanlık şirket mi?) istediniz. Onu hükümet çekilsin avazınız izledi. O durumda Kemal Derviş'in de gideceğini fark edince ‘‘Aman Derviş gitmesin’’ diye yakasına yapıştınız.
Sahi siz ne istiyorsunuz... Açıkça söyler misiniz?