DİNSİZİN hakkından imansız gelir şeklindeki özdeyişi mi anımsamalı, "İnsan hakkını savunabildiği kadar uygardır" diyenin mi hakkını teslim etmeli, doğrusu tereddüt içindeyiz. Ama önce Mehmet Soysal ve İbrahim Savatlı isimli iki TIR şoförünün haklarını teslim eder, sonra konuya girersek sanırız doğrusunu yapmış oluruz.
Soysal ve Savatlı, yabancı ülkelere karşı hepimizin hakkını koruması gereken Dışişleri Bakanlığımızın yapmadığını yaptılar. İkide bir bize, "Avrupa Birliği’ne girmek için bu kulübün kurallarını kabul edip uygulamak zorundasınız" diyen Avrupa Birliği (AB) ülkelerinin, kendi kurallarını uygulamadıklarını suratlarına çarptılar. Üstelik bunu AB’nin en yüksek yargı organı olan Avrupa Adalet Divanı’ndan aldıkları 19 Şubat 2009 tarihli kararla yaptılar.
Divan bu kararıyla "Türklere vize uygulanmasının" hem Avrupa Birliği ile Türkiye arasında yapılan 1963 tarihli Ankara Anlaşması’na hem de 1970’te imzalanıp 1973’te yürürlüğe giren Türkiye-AB Katma Protokolü’nün 41’inci maddesine aykırı olduğunu hükme bağladı.
Bu madde bilindiği gibi "Taraflar karşılıklı olarak yerleşme hakkı ve hizmetlerin serbest dolaşımına kısıtlama getirmemekle yükümlüdürler. Yerleşme hakkı ve hizmetlerin serbest dolaşımına ilişkin mevcut kısıtlamalar ise tedricen (azar azar) kaldırılacaktır" diyor.
Anlaşmanın imzalandığı tarihte başta Almanya olmak üzere Avrupa Konseyi üyesi ülkelerin hiçbiri Türk vatandaşlarına vize uygulamıyordu.
O ülkelerden sonra Avrupa Birliği’ne girenler şimdi 41’inci maddenin hükmünü yerine getirmeye, yani Türk vatandaşlarına vize uygulamaktan vazgeçmeye mecburlar.
Gerçek bu kadar basit ve bu kadar açık.
Ama onu AB üyesi ülkelere kabul ettirecek bir hükümete ihtiyaç var. İkide bir "başının dik olmasıyla" övünen hükümetin bunu ispat etmesine ihtiyaç var.
Bunu söylerken belirtelim ki bir kısım insanlar Adalet Divanı kararının etkisini azaltmaya, önemini görmezden gelmeye çalışıyorlar. "Bu karar sadece dava açanı bağlar" diyen var. "Bu hukuki çerçeve Türk vatandaşlarına veya herhangi bir gruba vize kalktı veya vize kalkıyor anlamına gelmez. Zira (...) bu ekonomik kriz ortamında hiçbir AB üyesi ülke, ceza verilecek olsa da (mahkemenin verdiği) bu kararı uygulamaz" diyen var.
Hatta "AB üyesi her ülkenin bu kararı uygulaması için yasa çıkarması gerekir" diyen de var.
Size açık söyleyelim ki bu görüşlerin tamamı kanımızca yersizdir.
Kaldı ki bir ülke vatandaşına vize uygulayıp uygulamama prensip olarak "yasa koyucu" tarafından değil, "hükümet" tarafından karara bağlanır.
Olsa olsa AB üyesi ülkelerin "vize" rejimini düzenleyen "Schengen" anlaşması gibi uluslararası anlaşmalardan söz edilebilir ki onun zaten kendi usulü vardır.
O nedenle iddia ediyoruz... AB üyesi ülkeler -özellikle Almanya- Avrupa Adalet Divanı kararını yok saymaya veya görmezden gelmeye kalksa da fazla direnemez. Çünkü bir Avrupa Birliği üyesi ülkenin "hukukun üstünlüğü" ilkesine karşı durması beklenemez.
Yeter ki Türk hükümeti, kendi vatandaşlarının hakkını korumayı bilsin.