CHP’liler “türban sorununu çözme” formülü arayadursunlar,YÖK Başkanı Prof. Dr. Yusuf Ziya Özcan, -benzetme boyunu aşar ama yine de söyleyelim- Büyük İskender’in “Gordion”daki “kördüğümü” kılıcıyla çözmesi gibi bir metot uyguladı. İstanbul Üniversitesi’ne gönderdiği bir yazıyla “Bundan böyle türbanlı öğrencilerin sınıfa girmesine karışmayın” dedi.
Onun kelimeleri farklı ama dediği sonuçta bu!
Konu bu kadar basit olsaydı, yıllardır ülkenin gündemini işgal etmezdi.Hatta her şeye muktedir olduğunu her gün bir başka vesileyle ispat etmekten zevk duyan Başbakan Tayyip Erdoğan, son referandum kampanyası sırasında “Türban sorununu biz çözeriz” diyen CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’na:
“Madem kendini o kadar güçlü hissediyorsun, sen lokomotif ol, biz de vagonlar olarak arkana düşelim. Yeter ki bu sorun çözülsün” türü, eşi görülmedik mesajlar vermezdi.
Bu örneği veriyoruz çünkü Yusuf Ziya Özcan’ın “Çözdüm“ dediği -veya sandığı- sorunun gerisinde dağlar kadar problem bulunduğunun bilincindeyiz. Onların ayrıntısına sonra gireriz. Şimdilik sadece aklımıza gelenleri saymakla yetinelim:
Konunun CHP’nin düne kadar izlediği politikalarla Kılıçdaroğlu’nun Genel Başkan olması ardından benimsediği yeni çizgi arasındaki çelişkiler nedeniyle CHP’de yaratacağı sorunlar kısmı var.
O fırtınadan Allah, Kılıçdaroğlu’nu korusun.
YÖK Başkanı Özcan’ın, Anayasa Mahkemesi’nin, Danıştay’ın, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin sayılmayacak kadar çok kararında “meşru” yani “hukuka uygun” sayılmış bir yasağı hiçe sayan bir “yazı” ile, kendisini “mahkemeler üstü” ilan etmesinden kaynaklanan sorun var.
Üniversitelerde başlayan “türban serbestisinin” orada kalmayacağı gerçeği var:
Örneğin önce “Kamu kurumlarında çalışan hanım memurlar da görevlerine türbanla -hatta çarşafla- gelebilsinler. Bu onların bireysel özgürlüğünün gereğidir” gerekçesiyle talepler duyacağız. Onu, “Bu da bir insan hakkıdır” gerekçesiyle verilen izinler izleyecek.
Sırada “kızların buluğ çağına girdikten sonra başlarını örtmeleri”nin “dinimizin emri” olduğunu iddia edecek olanların başlatacakları dayatmalar var. Bunun ardından karşımıza çıkacak olan, ilköğretim ve ortaöğretim çağındaki kızların da başlarını örtmeleri gerekeceği tartışmaları var.
Bugünkü siyasi iktidarın ömrü bunların ne kadarına yeter bilmiyoruz ama, “kimsenin hayat tarzına karışmayacağını” yeminli billahlı ifadelerle duyuranların yarın, “Kız öğrencilerle erkek öğrencilerin aynı sınıfta olmaları caiz değildir” diyecekleri günleri göreceğiz.
Sadece sınıfların ayrılması da yetmeyecek. Öyle ya, erkeklerle kızlar teneffüste bir araya gelirlerse ne olacak?
Ona da engel olmak için okulların ayrılması gerekecek.
Bazı bağnazların şikâyetlerinden şimdi bile haberdar değil miyiz?
Ya kadın doktorlar erkek hastalara bakarsa?
Veya erkek doktorlar kadınları muayene ederse?
Allah korusun! Hepimiz birlikte çarpılabiliriz.
YÖK Başkanı Yusuf Ziya Özcan’a soralım:
Oğluna yaşaması için böyle bir Türkiye hazırladığını görmüyor mu?