Paylaş
Olayı Doğan Haber Ajansı (DHA) muhabirinden aktaralım:
“Aralarında Rusya Parlamentosu milletvekillerinden İvan Saidis ile Selanik Valisi Panayotis Psomyadis ve iki din adamının da bulunduğu yaklaşık 500 Gürcü, Rus ve Yunanlı turist dün (önceki gün) Sümela Manastırı’na geldi. Meryem Ana’nın ölüm yıldönümü olması nedeniyle manastırda mum yakıp ayin yapmak isteyen turistlere izin verilmedi.
Taşların üzerine konularak yakılan mumlar yetkililer tarafından söndürüldü. Ayin yapmaya çalışanlara Trabzon Müze Müdürü Nilgün Yılmazer müdahale etti. Yılmazer, ayin yapmanın yasalara aykırı olduğunu (...) belirterek, turistlerden mekânı terk etmelerini istedi.(...)”
Rus milletvekili kendilerine engel olunmasına itiraz ederken, “Burası müze idiyse ve burada dini ayin yapılması yasaksa neden bir uyarı yazısı koymadınız?” demiş.
Bizim yetkililer verdikleri kararları asıl muhataplarına duyurmadan uygulamayı pek severler. Nitekim orada ayin yapma yasağı vardır ama o yasağı turistlere -yahut oraya gelenlere- duyurmak için gerekli uyarı yazısı konmamıştır.
Efendim orası evvelce manastırmış, şimdi ören yeri imiş, o nedenle ayin yapılamazmış.
Hadi efendim sende! Selçuk’taki Meryem Ana Evi ören yeri değil mi? Orada neden hem ayin yapılıyor hem de bir olay çıkmıyor?
Bizce olayın asıl önemli tarafı, Trabzon’da bir süredir yaşananların, ilgililer -yetkililer- tarafından hâlâ görmezden geliniyor olmasıdır:
Nitekim dikkatimizi önce Fener Rum Patriği Dimitri Bartholomeos ile tanınmış işadamlarımızdan Rahmi Koç’un da içinde bulunduğu bir grubun 20 Eylül 1997 günü Trabzon’da yapılması gereken “Din Bilim ve Çevre” konulu sempozyuma katılmak üzere özel bir gemiyle bu şehre gitmeleri sırasında yaşanan olay çekmişti.
Bu toplantı yapılamadı. Çünkü Trabzon’daki Türk Ocakları’nın başını çektiği bir grup limanda o kadar taşkınlık yaptılar ki, gemidekiler sahile bile çıkmadan oradan ayrıldılar.
Ne yazık ki devletimiz gelenleri değil, taşkınlık yapanları koruma altına almıştı.
O tarihten bugüne kadar Trabzon’da valilik yapanlar, şehirdeki bu bağnazlığı giderecek gayreti sarf etselerdi, Yasin Hayal ve arkadaşları şehrin göbeğindeki McDonald’s önüne 24 Ekim 2004 günü bomba atıp 6 kişiyi yaralamaya cesaret edemezlerdi.
Ve çok muhtemelen onu 5 Şubat 2006 günü Trabzon’daki Meryem Ana Kilisesi’nin Rahibi Andrea Santoro’nun şartlandırılmış bir genç tarafından öldürülmesi izlemezdi.
Hrant Dink cinayetinin Trabzon’daki aynı bağnaz çevre tarafından planlandığını eklemeyelim.
Bunlar yetmiyorsa bizim yetkilileri uyarmak için başka ne yapmak gerekecek?
Paylaş