TUHAF olayların artık olağanlaştığı bir ülke olduk. O yüzden, "olağan"lar giderek bize tuhaf gelirse galiba şaşırmayacağız.
Örneğin Cumhurbaşkanlığı tutuyor, "Genelkurmay Başkanı’na emeklilik döneminde kullanılmak üzere yurtdışından 1 milyon YTL değerinde bir zırhlı araba alındığı" iddialarını yalanlayıveriyor.
"(...)(konulu) iddia gerçeği yansıtmadığı gibi emekli olan bir Genelkurmay Başkanına olağanüstü boyutlara ulaşan bir fiyatla özel bir aracın alındığı iddiası da iftiradır."
Bizim (...) ile geçiştirdiğimiz kısım, son Yüksek Askeri Şûra’dan (YAŞ) "irticai hareketleri" nedeniyle hiçbir subay ve astsubayın ihraç edilmeyişinin CHP tarafından eleştirilmesine ilişkin.
İyi de her YAŞ’tan "Şu kadar subayla şu kadar astsubay -sözde- disiplinsizlik nedeniyle meslekten ihraç edilmiştir" diye bir karar çıkması zorunludur diye bir şey mi var?
Bildiğimize göre daha önce yani 1996’da da böyle "kimsenin ordudan atılmadığı" YAŞ toplantısı yapılmıştı. Bunu da dikkate alınca şimdi, "Demek ki Silahlı Kuvvetlerin Komuta kademesi -pratikte bu Genelkurmay Başkanı Büyükanıt anlamına gelir- irticai eylemleri koruyan hükümetle uyum içine girdi" demeye kimin hakkı var?
Ya "İrticai eylemleri nedeniyle ihraç edilecek" hiçbir subay ve astsubay gerçekten yoksa?
Bu durumda CHP dahil hepimizin sevinmesi gerekmez mi?
Tabii bu noktada Genelkurmay Başkanlığı’nın da kusurunu açıkça ifade etmek lazım:
En ufak nedenlerle hatta "Genelkurmay Başkanının eşi hanımefendinin aşırı masrafı seven bir kişi olduğuna ilişkin bir rapordan" söz eden bir haberi tekzip içinresmi açıklama yayınlayan bir kurumdan, "YAŞ’ın bu toplantısında hakkında disiplinsizlik (!?) nedeniyle ihraç kararı verilmesini gerektiren hiçbir subay ve astsubayımızın bulunmadığı memnuniyetle kamuoyuna duyurulur" gibisinden bir açıklama çıksa fena mı olurdu?
Yeri gelmişken tekrar vurgulayalım:
Bu ülkede Cumhurbaşkanlığından en uç noktadaki kamu kurumuna kadar hiçbir kurum -belki de en başta Türk Silahlı Kuvvetleri- ne "halkla ilişkiler" kavramını bilir ne de basınla ilişkilerini medeni bir şekilde düzenleme becerisine sahiptir.
Bu dangıl-dungulluk, bu ilkellik sürer gider.
Açıklama yaptıkları zaman, onun nasıl algılanacağını değil, kendilerinin ne dediğini düşünürler. O zaman da Cumhurbaşkanlığı’nın, "Genelkurmay Başkanı’na araba alındığı iddiası iftiradır" açıklamasını yayınlayan gazetelerde, o arabanın fotoğrafları yer alır.
Öte yanda anamuhalefet partisi de dünyada eşi görülmemiş bir görüş ortada atar:
"Genelkurmay Başkanlığı’nın hükümetle arasının iyi olmasını" eleştirir.
Ne olsaydı? Birbirlerine silah mı çekselerdi?
Galiba her şey şirazesinden çıktı da biz hálá normal bir ortamda yaşıyormuş gibi değerlendirme yapıyoruz.