SİYASET yapanların büyük konuşması, günlük hayatta büyük konuşmaya benzemez. İnsan kendi kendine değil, alenen yani kamuoyu önünde mahcup düşer.
Deniz Baykal öyle yaptı. Mustafa Sarıgül olayında önce büyük konuştu.
Velakin şimdi bakıyoruz. Tavrı bayağı değişmiş. Anlaşılan son Mersin mitingi CHP Genel Başkanı’nı bayağı telaşlandırmış...
Nitekim Sarıgül dün CHP Meclis Grubu’nda yaptığı konuşmanın belkemiğiydi.
Baykal, Sarıgül’ün başında bulunduğu Şişli Belediyesi’nde -Anadolu Ajansı’na göre- ‘Türkiye’de bugüne kadar hiçbir belediyede rastlanamayacak boyutta bir yolsuzluk olayının çıkarıldığını’ söylemiş.
Daha önce CHP’nin Merkez Yürütme Kurulu üyelerine bile içeriğini göstermeden ‘Sarıgül’ü partiden ihraç’ ettirecek karar aldıran Baykal şimdi, söz konusu raporu gazetelerin ‘haber’ yapmamasından yakınmış. Şöyle diyor:
‘Bizim bu raporu ve rüşvet belgelerini açıklamamızın ardından bir kişi bile, ‘Bu belgeleri verin’ dememiştir, bir tek kişi sormamıştır. İşte Türkiye bu yüzden çürüyor. Bu raporu halkın öğrenmesi gerekmiyor mu? Gazeteler için bu raporun hiç mi haber değeri yok.’
Var elbette... Ama bir olayın yahut bilginin ne kadar haber değeri taşıdığını politikacılar değil gazeteciler tayin ederler. Zaten o yüzden politikacının elinin karıştığı hiçbir medya organına güven duyulmaz. O medya organları sadece resmi beyanlar arşivi olarak işe yarar.
Bunları Baykal da bilir. Ama yine de birileri Sarıgül’ü koruyor, onun -varsa- yolsuzluklarını görmezden geliyormuş gibi konuşuyor.
Ama Sarıgül’ü partiden ihraç etmeye kalkan CHP, partinin temel politikaları ve temel değerleri ile Sarıgül’ün söylemlerini hiç karşılaştırdı mı, doğrusu merak ediyoruz.
Bizim kanaatimize göre Sarıgül’ün söylemleri (özellikle ilk Mayıs-Ağustos 2004 arasındaki konuşmaları) popülizm uğruna CHP’nin kabul edemeyeceği kadar din unsuru içermektedir. Sarıgül dini değerleri politika malzemesi yaptığı için ve yaptığı ölçüde tehlikelidir. Hemen belirtelim ki bu yoldan iktidara gelmek ülkeye yarar getirseydi, İsmet Paşa yeleğinin sol cebinden bin tane Sarıgül çıkarırdı.
Sadece bir örnek verelim:
Sarıgül sık sık ‘hak ve halk için mücadele ettiğini’ söylüyor. Ama buradaki ‘hak’ kavramını ‘Hakk’ gibi sunuyor.
‘Hak’ uğruna yapılan mücadele dünyevidir. Siyasetin konusudur. Ama ‘Hakk’ için mücadele uhrevidir (ahirete aittir). Yaratan uğruna mücadele anlamına gelir.
CHP ‘hak’ için mücadele eder ama ‘Hakk’ için mücadeleyi yaratanla yaratılana bırakır. Ona karışmaz. Karışmayı temel anlayışına sığdıramaz.
Dikkat edin bakalım ilkeli Deniz Baykal bu konulardan hiç rahatsızlık duyuyor mu?