MİLLİYETÇİ Hareket Partisi (MHP) Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin “dolduruşuna” gelerek hem cumhurbaşkanını halkoyu ile seçtirip süresini 7 yıldan5 yıla indirmeyi hem de “yasama dönemini” (milletvekilliği süresini) 5 yıldan 4 yıla indirmeyi amaçlayan bir Anayasa değişikliği yapıldığını unutmadınız değil mi?
Bugünkü siyasi iktidar, askeri yargının yetkilerini bir tek kelimeyle kuşa çevirme becerisini yeni edinmiş olmalı ki, yukarıda değindiğimiz Anayasa değişikliğini yaparken her şeyi yüzüne gözüne bulaştırmıştı.
Hatta yaptıkları değişikliğin Geçici 19’uncu maddesine "On Birinci cumhurbaşkanı seçiminin ilk tur oylaması şu tarihte (...) yapılır" şeklinde bir hüküm koydukları için çok sıkıntılı bir durum doğmuştu. Çünkü On Birinci Cumhurbaşkanı (Abdullah Gül) bu yasanın gösterdiği tarihten üç ay önce yani 28 Ağustos 2007’de seçilmiş, göreve de çoktan başlamıştı.
Bunları hikáye olsun diye anlatmıyoruz.
Önümüzde TBMM Başkanlığı seçimi var. Meclis’in aldığı karara göre, TBMM Başkanlığı’na aday olanlar 30 Temmuz gününden itibaren TBMM Başkanlık Divanı’na başvuruda bulunacaklar. Seçimin ilk -ve gerekirse ikinci- turu da 4 Ağustos 2009 Salı günü yapılacak.
İyi de... Adaylara gelmeden önce sormamız gereken bir soru var:
Yeni başkan 2 yıl için mi seçilecek 3 yıl için mi?
Yanıtınızı biliyoruz... "Elbet iki yıl için" diyeceksiniz. Çünkü yukarıda belirttiğimiz gibi yasama dönemi 5 yıldan 4’e indirildi. O nedenle Başkan’ın (ve Başkanlık Divanı’nın öteki üyelerinin) görev süresinin 3 yıl olması düşünülemez bile...
Peki ama Anayasa’nın 93’üncü maddesinin, "Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlık Divanı için, bir yasama döneminde iki seçim yapılır. İlk seçilenlerin görev süresi iki, ikinci devre için seçilenlerin görev süresi üç yıldır" diyen hükmünü ne yapacağız?
Bunu yeni başkan üç yıl görev yapar iddiasıyla yazmıyoruz. Meclis’in "yasa yapma" işlevinin, sözünü ettiğimiz Anayasa değişikliği örneğinde görüldüğü gibi laubaliliğe izin vermeyecek kadar ciddi bir iş olduğunu bir kere daha anımsatmak için ifade ediyoruz.
Anlaşılan o zaman "yangından mal kaçırır gibi" aceleyle yasama dönemini 5 yıldan 4 yıla indirmişler ama bunun Başkanlık Divanı ile ilgili hükmü etkileyeceğini düşünmemişler.
Şimdi zorunlu olarak değiştirmek gerekecek o hükmü...
Ama konunun asıl tartışılan kısmı Başkanlığa kimin seçileceği sorusunda toplanıyor.
Tayyip Erdoğan eğer 22 Temmuz 2007 akşamı halka "herkesi kucaklamayı" vaat eden Erdoğan olsa mesele yok. Yine muhalefete kulak verir, o zaman olduğu gibi "tarafsız" ve "güvenilir" bir ismi aday gösterir.
Nitekim Köksal Toptan böyle seçildi ve bu güvene layık olduğunu da ispat etti.
Ama şimdi Türkiye’yi, her önüne geleni haşlayan, tahammülsüz, kırıcı ve zaman zaman demokrasiyi sahiden otobüs mü sandığı kuşkusu yaratan bir Tayyip Erdoğan yönetiyor. Böyle bir Tayyip Erdoğan’ın Köksal Toptan’ı desteklemesi bizce zayıf bir ihtimaldir.
İnanmazsanız bekleyin. İnşallah yanılan biz oluruz.