OLAYI hafife almak, o konuya dönük ilgi yoğunlaşmasını belki azaltabilir. Ama birilerinin o konuyu tartmasını ve önemli bulursa ciddiye almasını engelleyemez.
Bu görüşümüzün doğru olup olmadığını Maliye Bakanı Kemal Unakıtan bir kere daha teste tabi tutacak gibi görünüyor:
Biliyorsunuz, Sayın Bakan'ın oğlu Abdullah Unakıtan 2003 yılında 4 bin ton mısır ithal etmiş. Lakin malı onun getirtmesinden hemen sonra gümrük vergisi yüzde 20'den önce yüzde 45'e, sonra da yüzde 70'e çıkarılmış.
Ve tabii mahdum Unakıtan'ın cebine bu yüzden 360 milyar lira girmiş.
Sayın Bakan ise oğlunun bu mısırı ‘‘tavuklarını beslemek için’’ ithal ettiğini söylemiş. Ardından, ‘‘Bu yeni bir uygulama değildir. Onu yeniymiş gibi (...) demek yanlıştır. Mısır ithalatındaki gümrük vergisi oğlum için ne indirilir ne de çıkarılır’’ demiş (20 Şubat 2004, Cumhuriyet).
Görüyorsunuz, olayın kendisinden değil sadece kurallardan söz ediyor.
Oysa Sayın Bakan olayın kendisini açıklamadıkça, gerisi boş laftır.
Hem olayı açıklayacak, hem de ‘‘17 Nisan 2003'te bu vergi oranının yüzde 20'ye indirilmesinin, o sırada mahdum beyin ithal işlemlerine başlamış bulunmasının, 4 bin ton yurda girdikten hemen sonra yani 8 Ağustos 2003 tarihinde gümrük vergisinin önce yüzde 45'e, sonra da yüzde 70'e yükseltilmesinin bu ithal olayı ile hiçbir ilgisi bulunmadığını’’ inandırıcı kanıtlarla ortaya koyacak...
O yetmez... Mahdum bey tavukları için daha önce de bu miktarda mısır ithal etmiş olmalı ki, samimiyetinden kuşku duyulmasın.
Yoksa Sayın Bakan'ın olayı hafife almayı amaçlayan sözleri, randevuevinde çalıştığı ortaya çıkan rahibenin, ‘‘Bunun haber değeri var mı?’’ diye sormasına benzer.
Yalnız Sayın Bakan'ın bir yerde hakkı var:
‘‘Bu ötedenberi yapılır’’ diyor.
Doğrudur. Yani öteden beri gümrük vergisinde yahut alınan ‘‘fon’’ oranında böyle indirmeler, yükseltmeler olur ama bunların bir kısmı -belki de büyük bir kısmı- gerçekten ülkenin ihtiyacı dikkate alınarak yapılır.
Ama bir kısmı hiç de öyle değildir.
İşte o ikinci kısım indirimler-yükseltmeler var ya... Onlar çoğu kez bazı işadamlarının haksız yere büyük kazanç sağlamaları için yapılır.
Maliye Bakanı galiba bu ikinciyi kastediyor.
İyi anımsarız, bir tarihte terlik ihraç edeceklere çok kısa bir süre için yüksek oranda vergi iadesi ödenmesine karar verildi. Hayali ihracat metoduyla (yani terlik yerine çerçöp göndererek) devletin hazinesi soyuldu. Ne var ki bu soygun, devleti yönetenlerle işbirliği halinde gerçekleştirildiği için -yanılmıyorsak- kimseye bir şey olmadı.
Gerçi daha eski tarihlerde de ‘‘hanımefendi yurtdışından kürk getirecek’’ diye örneğin kürkten alınan vergiyi sıfıra indiren uygulamalara da tanık olurduk, ama böyle 4 bin ton mısır getirtip bir anda 360 milyar lira kár edebilmek pek de alıştığımız türden değildi.