BU defaki olaylar, “ılımlı” kişiliğiyle dikkati çeken Cumhurbaşkanı Muhammed Hatemi döneminde gördüklerimizden hayli farklı...
Tahran caddeleri hiçbir taşkınlık yapmayan bazen on binlerin bazen yüz binlerin protesto yürüyüşleriyle sanki İran’da yeni bir dönemin müjdesini veriyor gibi. Ama bu konularda acele hüküm vermek yanlıştır.
Önce belirtelim:
Siyasetin içine dinin girdiği yerde, hiçbir terazi doğru tartmaz. Çünkü demokrasi "aklın özgürlüğü" üzerinde yaşar. Oysa din "aklın inanç emrine verilmesini" ister. O nedenle siyaset dünyasında "din" söz sahibi olunca iki kere ikinin kaç edeceği önemini kaybeder.
Tabii öyle bir ortamın vereceği siyasi sonuçları da tahmin aynı derecede imkánsız olur.
Dediklerimizin örneğini dünyada pek çok ülkede görebilirsiniz. Yorulmak istemiyorsanız Pakistan’a bakın yeter.
İran’a gelince:
Geçen cuma günü yapılan seçime hile karıştığı ve aslında dördüncü sırada oy alan Mahmud Ahmedinejad’ın değil, rakibi -eski başbakanlardan- Hüseyin Musevi’nin seçimin gerçek galibi olduğu kanaati yaygın olduğu için bir haftadır İran durulmuyor.
Batı medyası nerdeyse tek bir ağızdan çıkmış gibi, yaygın bir şekilde "seçim yolsuzluklarını" yazıp duruyor. Sandıklarda görevli Musevi gözlemcilerinin, Humeyni devrimini korumak için kurulmuş olan Devrim Muhafızları’na bağlı "İslam gönüllülerinden" oluşan "Besici"ler tarafından sandıklardan uzaklaştırıldıkları, oy sayım sonuçlarının tersyüz edildiği iddiaları durmak bilmiyor.
İddialar o kadar inandırıcı olmalı ki, Humeyni rejiminin en yetkili organı sayılan Anayasayı Koruyucular Konseyi de "bazı yerlerde seçimlerin tekrar yapılmasına" yeşil ışık yaktı. Ama bu ödün, "seçimlerin tekrarlanması" isteğiyle caddeleri dolduranları tatmin etmeye yetmedi.
Uzmanlar -veya uzman geçinenler- İran’ın bu noktaya gelmesinde "Mollalar iktidarının şeriata dayalı kaba ve katı yönetim anlayışının yeni İran gençliğinde yarattığı tepki"nin büyük rol oynadığını ileri sürüyorlar.
Bu tepkiyi daha çok şehirlerdeki seçmenle ilişkilendirirken, kırsal alandaki seçmenin de "yolsuzluklar" nedeniyle Ahmedinejad’ın temsil ettiği kesime karşı çıktığını savunuyorlar.
İşin ilginç yanı, Anayasayı Koruyucular Konseyi’nin başında bulunan ve İran’ın en büyük otoritesi olan Ayetullah Ali Hamaney’in Ahmedinejad’ı desteklemesine rağmen mollaların büyük çapta saf değiştirdikleri bildiriliyor. Sebep de Ahmedinejad döneminde yönetimin mollalardan çok -kendisinin de bir zamanlar mensubu olduğu- Devrim Muhafızları ile doldurulmuş olmasıymış.
Görüldüğü gibi İran’da "taş yerinden kımıldamış" görünüyor. Ama başta söylediğimiz gibi Muhammed Hatemi zamanında da, onun desteğiyle buna benzer belirtiler su yüzüne çıkmış ama Hamaney kafası hepsini hızla bastırmıştı.
Şimdiki sokak gösterilerinden "rejim değiştirecek" kadar radikal sonuçlar beklemek abestir. Ama Cumhurbaşkanı seçiminin yenilenmesi sağlanırsa o bile büyük bir zafer sayılır.