Paylaş
Bilinir, çünkü Ebu Bevval yahut Bevval-i Zemzem diye anılan kişinin marifeti kahvehane sohbetlerine kadar düşmüştür.
Biliyorsunuz Ebu Bevval’in derdi tanınan, bilinen biri olmak ve tarihe geçmektir.
Lakin ne yetenekleri buna müsaittir ne de konumu ve durumu...
Ebu Bevval çareyi, Müslüman áleminin kutsal su saydığı Zemzem kuyusuna, üstelik herkesin gözü önünde işemekte bulur.
Gerçi kuyuya işedikten sonra -herhalde pataklanarak- oradan uzaklaştırılır ama amacına da ulaşır. Yani hem herkes tarafından tanınır hem de tarihe geçer.
Lakin kendi adıyla değil, Ebu Bevval yahut Bevval-i Zemzem olarak, yani ‘Zemzem kuyusuna işeyen adam’ olarak...
Kültür ve Turizm Bakanı Atilla Koç’u işte tam da bu açıdan kutlamak gerek. Çünkü kendi deyimiyle o da ‘tarihe geçti’.
Ama Sayın Koç tarihe geçebilmek için taa Mekke’deki Zemzem kuyusuna gitmeye gerek duymadı. Onun yerine, asırlardan beri İstanbul’da bulunan ve yoğun inanç sahibi Müslümanların özellikle ramazan ayında ziyaret ettikleri Sakal-ı Şerif’i yani Hazret-i Muhammed’in sakalından alınmış örnekleri birkaç gün önce Atatürk Havalimanı’na getirtti. Merakını tatmin ettikten sonra da Sakal-ı Şerif’i muhafaza edildiği Eyüp Camii’ne geri gönderdi.
Atilla Koç’u yakından tanıyanlar kendisinin, Hazret-i Muhammed’ın anısına saygısızlık yapmayacak kadar dikkatli ve terbiyeli biri olduğunu söylüyorlar.
Öyle midir, değil midir, bilmeyiz. Ama eğer gerçekten bu dikkati gösterecek bir kişiliğe sahipse o zaman bu Sakal-ı Şerif olayının ardında başka bir şeylerin bulunduğuna hükmetmek gerekir.
O günlerde İstanbul’da bulunan Dubai Prensi Şeyh Muhammed bin Raşid Al Maktum’un, söz konusu kutsal emaneti görmek istemiş olacağı akla geliyor.
İyi de... Prens Maktum’un Hazret-i Muhammed’den kalan emanetleri görmek için, herhalde Arap ülkelerinde özellikle Suudi Arabistan’da daha çok fırsatı olmalı...
Yok eğer Sayın Atilla Koç’un maksadı Prens Maktum’un İstanbul’a yapmayı vaat ettiği 5 milyar dolar tutarındaki yatırımın hatırına misafir prensi memnun etmek idiyse...
Kendisini ‘Ben de Müslümanım’ diyerek savunan Atilla Koç’un ‘Müslüman’ kimliğinin böyle bir saygısızlığı kaldırmaması gerekir.
Açıkça görülüyor ki olayın içinde bir bityeniği var. Onun ne olduğunu Atilla Koç’un açıklayacağını -veya açıklayabileceğini- sanmıyoruz. Ama Sakal-ı Şerif’i kendi ayağına getirterek gerçekten tarihe geçtiğini söyleyebiliriz.
Lakin Ebu Bevval gibi onun gerçek adı unutulur da hafızalarda ‘Sakal-ı Şerif’i ayağına getirten bakan’ olarak kalırsa... Sonucuna katlansın.
Paylaş