İKTİDAR hırsı nelere yol açıyor, Gazze’de görüyoruz. Filistinlilere karşı sertlik isteyen Likud lideri Benjamin Netanyahu 10 Şubat seçiminde iktidara gelir korkusuyla İsrail’deki en ılımlı politikacılar bile canavarlaştılar. Sonunda çoğu masum sivil olmak üzere bin kadar insan öldü.
İsrail bunun bedelini ödemeyeceğini sanıyor.
Hitler de aynen öyle düşünüyordu. Ama hem kendisi hem de ulusu fena ödedi.
O nedenle Başbakan Tayyip Erdoğan’ın İsrail’e yönelik eleştirilerini yerinde bulduğumuzu söyleyelim.
Ama sadece İsrail devletine yönelik olanlarını.
Başbakan, İsrail devletini eleştirmek amacıyla cümleye başlayıp ardından bu ülkenin yüzlerce yıldan beri vatandaşı olan Yahudileri hedef alır gibi algılanacak laflar etmeseydi mesele yoktu.
Şimdi yaptığı gafları düzeltmeye çalışıyor. Türkiye’deki Musevi cemaatini övüyor.
Ama yetmiyor. Çünkü İsrail’in Gazze’yi bombalaması üzerine söylediği ilk sözlerin zaten fırsat bekleyen fanatik çevreleri harekete geçirdiğinin işaretleri her yerde görülüyor.
Dahası, o çevreler Başbakan’ın bu son laflarını sanki "Ben böyle söylüyorum ama siz bildiğiniz gibi davranın" anlamınaymış gibi algıladıklarını ortaya koyuyorlar.
Dünkü Milliyet’te yapılan toparlamayı esas alarak soralım:
Aksi söz konusu olsaydı İstanbul Büyükşehir Belediyesi’ne ait billboard’lara, Yahudi vatandaşlarımızakarşı düşmanlık duygularını tahrik etmeyi amaçlayan "Sen Musa’nın çocuğu olamazsın" yazılı posterler asılabilir miydi?
Vakit denen kağıt parçası, İsrail yerine her fırsatta Yahudi kavramını kullanarak antisemitik yayın yapmaya cesaret eder miydi?
Ve "Hey dünya gör artık, Yahudi eşittir terörist" diye yazacak kadar gözü dönmüş bir fanatikten esirgenmeyen itibarı görenler, Başbakan’ın sözlerinin içtenliğine inanabilir mi?
Sadece genel kamuoyu değil, Aksaray Müftülüğü de öyle düşünüyor olmalı. Nitekim bu müftülüğün "hutbe"sinde Yahudilerden "Lanetlenmiş kavmin gözlerini kan bürümüş lanetli askerleri ne bıraktılar kı?" diye söz edilmesi ne anlama gelir?
Başbakan’ın içtenliğine inansalardı böyle bir ifadeyi hutbeye koyabilirler miydi?
"İsrail" ile "Yahudi"yi birbirine karıştıran yetişkinlerin çoğunlukta olduğu ülkemizde, ilköğretim öğrencilerine "Hamas şehitleri" için saygı duruşunda bulunmayı emreden bir kişi Milli Eğitim Bakanı sıfatını koruduğu sürece kim inanır bu hükümetin "eşitlikçi" laflarına?
Bir Bakan, yaşları 7 ila 14 arasındaki çocukların, böyle siyasi nitelikli törenler nedeniyle Yahudi kökenli arkadaşlarına karşı düşmanca duygular besleyebileceğini de göremezse, kim görür?
O nedenle sokaktaki taşkınlıkların, bu yayınların bu beyanların sorumlusunu başka yerde aramayalım. Sorumlu bizzat Başbakan’dır.