Paylaş
Bu eylemler suçmuş ama o konuda hükümetin yapacağı bir şey yokmuş.
Sayın Çiçek böyle diyordu.
Anımsarsınız...
Genelkurmay Başkanı’nın telefonunun yasadışı metotlarla dinlendiği bir tarihte gazetelerde bildirildi.
Kimse ortaya çıkıp da, "Buna engel olmak gerekir" demedi.
Ardından o tarihte YÖK Başkanı olan Prof. Dr. Erdoğan Teziç’in bir konuşmasının "yasa dışı" dinlenip kaydedildiği yayınlandı.
Yine hükümetten ses çıkmadı.
Onun yerine birileri "Telefon dinleme yoluyla değil, ortam dinleme yoluyla bu kayıt yapılmış" dedi ve sanki "ortam dinleme" yani sizinle birisi örneğin odada konuşurken size haber vermeden ses kaydı yapılması olağanmış gibi, o konu da kapandı gitti.
Son rezalet "dinci" geçinen ama asıl kimliğini "seviyesiz bir kavgacı" olmaktan alan bir basılı yayındaki haberle ortaya çıktı:
Son Kararname ile "merkeze" alınan (eski) Bolu Valisi Ali Serindağ’la CHP Genel Sekreteri Önder Sav’ın parti genel merkezinde 23 Mayıs günü yaptıkları konuşmayı birileri gizlice kaydetmiş.
Söz konusu gazete(!) konuşmaları birebir aktarıyor.
Konuşmalarda ne "suç" oluşturan bir husus var ne de ortada böyle bir konuşmanın tespit edilmesini mümkün kılacak bir yasal sebep söz konusu.
Hani Sayın Çiçek’in, Osman Paksüt olayı nedeniyle "Bu önemli bir olaydır ama bizimle, yani hükümetle bir ilgisi yoktur" dediği durum var ya...
Tam da ona örnek teşkil eden bir olay.
Daha doğrusu "hükümetle ilgisi olması zorunlu" bir olay.
Çünkü insanların kişilik haklarına bu yolla yapılan ağır saldırıyla başka memleketin hükümeti değil, Cemil Çiçek’in de sorumluluk taşıdığı bu hükümetin mücadele etmesi lazım.
Ama belli ki şimdi kendilerinin de istismar edeceği veya kullanacağı konuşmaların ortaya çıkmasına imkan verdiği için bu durumdan hükümetin şikayeti yok.
Hatta tüm bu yasadışı dinleme ve kaydetme eylemlerinin arkasında belki de bu hükümet var.
Böyle bir kuşku bu aşamada yersiz görünebilir.
Ama söz konusu dinleme ve kayıt metinlerinin hangi basın organlarına servis yapıldığına bakınca, kuşkunun mantığı ortaya çıkıyor.
Yalnız bir nokta var...
O aşağılık ajanlar ve onların başındakiler şimdi size verdikleri hizmeti yarın da sizin karşıtlarınıza verirler.
O zaman anlarsınız bu iş "sizin" mi, başkasının mı?
Not: Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreteri Sn. Prof. Dr. Mustafa İsen, dün bu sütunda çıkan yazı dolayısıyla arayarak "Çankaya Köşkü’ne Sn. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’den önceki dönemlerde de Milli Saraylar’dan gerektiği zaman çeşitli eşya veya eserin getirtilip teşhir edildiğini, bunlardan 7947 adedin 1 Şubat 2003 tarihinde Milli Saraylar’a iade olunduğunu, son olarak resmi istenen 35 eşyanın bu nedenle bir istisna teşkil etmediğini" bildirdi.
Aktarıyorum. O.E.
Paylaş