ANADOLU’nun çok az ilçesi müstesna, hangisine giderseniz gidin onları yani üzerlerinde "Kurs ve Okul Talebelerine Yardım Derneği" tabelası bulunan binaları görür ve uzaktan bile tanırsınız.
Onlar Süleymancılar diye bilinen dini cemaat tarafından yaptırılan gizli -yani kaçak- Kuran Kursları’dır.
Önceki gün Konya’nın Taşkent ilçesine bağlı Balcılar beldesinde, bir infilak sonucu çökerek 17’si masum kız çocuğu olmak üzere 18 cana mal olan sözde "yurt" onlardan biriydi.
Onlar çoğu kez şehrin dışındaki boş bir arazide -gözden uzak bir yerde- yapılmış binalardır. Yatılıdırlar. Kağıt üstündeki amaçları ortaöğretim çağına gelmiş yoksul yavrulara okuma olanağı vermektir.
Görüntüde yörenin bazı hayırseverleri tarafından kurulmuşlardır.
Ama asıl amaç, çocukları anti-laik bilgi ve telkinlerle yetiştirmektir.
Nasıl Fethullah Gülen cemaati, kendileri tarafından kurulmuş "özel okullar" ve "dershane"ler aracılığıyla taraftar sayısını artırmaya çalışıyorsa Süleymancılar da bu yurtları aynı amaçla kullanmaktadırlar.
Kısaca Türkiye cemaatler tarafından parsellenmiş durumdadır.
Bütün bunlar 4 Mart 1924 tarihinde yürürlüğe giren Öğretim Birliği (Tevhid-i Tedrisat) yasası nedeniyle ülkedeki -üniversite öncesi- tüm eğitim kurumlarına egemen olan Milli Eğitim Bakanlığı’nın gözleri önünde, daha da vahimi bu bakanlığın koruması altında yapılmaktadır.
Bu yurtları ve onlar gibi Diyanet İşleri Başkanlığı’nın bilgisi ve denetimi dışında açılmış -muhtemelen- on binlerce Kuran Kursu’nu sadece Milli Eğitim Bakanlığı değil, onların bulunduğu yerdeki Müftüler, Milli Eğitim Müdürleri, Emniyet Müdürleri, Kaymakamlar ve Valiler de korumaktadırlar.
Bu dediklerimizin tipik bir kanıtı, CHP Sinop milletvekili Engin Altay’ın yönelttiği bir yazılı soru önergesini yanıtlayan Milli (dini) Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik tarafından Kasım 2007’de verildi:
Milletvekili, önceki gün Balcılar’da 18 cana mezar olan yurt gibi yurtların "yeterince denetlenip denetlenmediklerini" ve bunların "cemaatlerle doğrudan bağları olup olmadığını" sormuştu. Bakan Hüseyin Çelik, tüm ülkede ortaöğretim öğrencilerine hizmet veren 1882 adet "ortaöğretim yurdu" bulunduğunu ifade etti ama inanılmaz bir pişkinlikle, herkesin haberdar olduğu "cemaat yurtları" konusunda, "bakanlığımıza intikal etmiş herhangi bir bilgi bulunmamaktadır" dedi.
Tüm çocukları emanet ettiğimiz Milli Eğitim Bakanı eğer cemaat yurtları hakkında hiçbir bilgiye sahip olmadığını söyleyebiliyorsa o ya işini yapmıyor yahut bu ülkenin evlatlarını bile bile cemaatlere terk ediyor demektir.
O zaman kimse Diyanet İşleri Başkanlığı’na,"Balcılar’da infilak eden binayı neden denetlemediniz?" diyemez. Çünkü o Diyanet yönünden "öğrenci yurdu"dur. Öğrenci yurdu da Milli Eğitim Bakanlığı’nın sorumluluğunda bir konudur.
Keza kimse oradaki müftüye, milli eğitim müdürüne hatta Kaymakam ve Vali’ye "Bu binayı neden denetlemediniz? Neden izin almadan burada kız çocuklarının yatırılmasına ve kaçak Kuran Kursu görmelerine ses çıkarmadınız?" diyemez. Çünkü balığın koktuğu yer orası değil Ankara’dır.