Paylaş
Çünkü gündemde YÖK Yürütme Kurulu’nun "Kontenjanları yüzde 25 artırma" önerisi vardı.
Zaten YÖK Başkanı Prof. Dr. Yusuf Ziya Özcan daha 12 Mayıs günü kamuoyuna "Önümüzdeki öğretim yılında üniversiteye girecek öğrenci sayısını yüzde 25 artıracağız" demişti.
Demişti ama bu sözüyle asıl, o konuda karar alma yetkisine sahip olan YÖK Genel Kurulu’na (ki 21 üyelidir ama 1 üyesi eksiktir) düpedüz emr-i vaki yapmıştı.
Bu YÖK Başkanı’nın yetkili organ olan Genel Kurul’a saygı duymadığının kanıtıdır ama hadi biz onu öyle yorumlamayalım da, "arkadaşlarına güvendiği için böyle konuşmuş olabilir" diyelim.
Peki ama Sağlık Bakanı Prof. Dr. Recep Akdağ’ın YÖK Genel Kurulu toplanmadan dört gün önce yani 23 Mayıs günü basın toplantısı yaparak gazetecilere "YÖK’le yaptığımız görüşmeler sonucunda bu yıl tıp fakültelerindeki 4 bin 500 öğrencilik kontenjanını, 6 bine çıkardık" demesini nasıl açıklayacağız?
Dikkat edin, Sağlık Bakanı’nın sözlerini değil, YÖK Genel Kurulu henüz konuyu ele almadan YÖK Başkanı’nın böyle bir taahhütte bulunmaya kendisini yetkili saymasını eleştiriyoruz.
Kendisini "demokrat" sanan zatın, eline yetki geçince nasıl kurum ve kural tanımaz hale geldiğini görüyorsunuz.
Bu, meselenin bir yüzü...
Bir de öteki tarafı var:
Üniversitelerde kontenjan artırılması her zaman mümkün değildir.
Örneğin 2007 yılı için yüzde 2.3 azaltıldı. Tüm 2002-2007 yılları arasında ise kontenjan artımı toplam yüzde 7’de kaldı.
Bu da tüm olumsuzluklara rağmen yapıldı.
Çünkü bu iktidar pek çok kurum gibi üniversitelerle de kavgalıdır.
O yüzden yıllardır üniversitelere kadro verilmemiş, yeni öğretim üyesi yetişmesi engellenmiştir.
Sonuç olarak üniversiteler mevcut kapasiteyi taşımakta bile zorlanırken sırf YÖK Başkanı, sırf siyasi iktidara şirin görünme hevesiyle kontenjanların toplamda yüzde 25 artırılmasını sağlamıştır.
Bunun sonucu herkes tarafından bilindiği gibi, üniversitelerin "iyi eğitim verme"; "araştırma yapıp bilim üretme" ve "üniversite eğitimini taşıyacak eleman yetiştirme" görevlerinin baltalanmasıdır.
İsterseniz rakamla söyleyelim:
Tüm Avrupa Birliği (AB) ülkeleri üniversitelerinin uyması beklenen Bologna Kriterleri var.
Ona göre 1 öğretim üyesine ortalama 20 öğrenci düşmesi lazım.
Oysa bizde 2000 yılında bile 1 öğretim üyesine 37 öğrenci düşüyordu.
Bu rakam 2007 yılında 42’ye çıkmıştı.
Şimdi bu yüzde 25’lik kontenjan artımıyla rakam daha da yükselecek.
Şimdi yandaş YÖK Başkanı var ya...
Ardından üniversitelerin yıllardır alamadığı kadrolar da yandaş rektörlerin tayini beklenir, sonra verilir.
Ve iktidarımız ayrımcılık yapmadan memleketi idare eder.
Paylaş