Paylaş
Alçakça bir cinayete kurban giden meslektaşımız Hrant Dink’i biliyorsunuz. Müteveffanın eşi, Hrant’ın Trabzon Emniyet ve Jandarmasının, Emniyet Genel Müdürlüğü İstihbarat Daire Başkanlığı’nın ve bir de Hrant Dink’i “koruma” altına alması gerekirken hiçbir şey yapmayan İstanbul Emniyeti’nin çıplak gözle bile görülen “suç ortaklığı” düzeyindeki ihmalleri sonucu öldürüldüğünü ileri sürmüş ve idari soruşturma açılmasını istemişti.
Belli ki Başbakanlık, ileri sürülen iddiaları İçişleri Bakanlığı’na havale etmiş. Bakanlık da kendi içindeki Teftiş mekanizmasını işletmiş.
Buraya kadar her şey normal görünüyor.
Bakanlık Müfettişlerinin raporuna gelmeden, olayı kısaca anımsatalım:
Sonradan Emniyet Genel Müdürlüğü İstihbarat Daire Başkanı olan Ramazan Akyürek isimli zat Trabzon Emniyet Müdürü iken, Erhan Tucel isimli muhbir, Agos Gazetesi yayıncısı ve başyazarı Hrant Dink’i öldürme amaçlı bir tertip olduğunu Emniyet’e bildirir. Bir defa ile kalmaz, gelişmeleri ve tertibi yapanları da söyler. Konu İl Jandarma Komutanlığı’na da intikal eder. Trabzon Emniyeti, durumu Ankara’ya (İstihbarat Daire Başkanlığı’na) bildirir. Oradan İstanbul’a bilgi gelir.
Ama ne Trabzon, ne Ankara ne de İstanbul uyarıya ilgi gösterir.
Tam tersine Hrant Dink korunacağına bir de İstanbul Valiliği’nde kendisine “Ayağını denk al” anlamında nasihat verilir.
Ve Hrant Dink, aylar süren bu suç ortaklığı düzeyindeki inanılmaz ihmal sonunda 19 Ocak 2007 günü alçakça katledilir.
Olayın özü budur, yani Dink, kamu görevlilerinin canilere verdiği “pasif destek” sonucu öldürülür.
Ama Radikal’deki habere göre söz konusu kamu görevlilerinin hiçbirinin zerre kadar suçu hatta ihmali yoktur. Çünkü, Ankara’dan İstanbul’a gelen “Hrant Dinki’i öldürecekler” anlamındaki yazıya İstanbul cevap vermediyse, “Ankara ne yapsın?”dı.
Rapora göre İstihbarat Dairesi ihbarı İstanbul’a bildirip dosyayı arşive kaydettirince görevini yapmış sayılırmış.
Dink’in “koruma altına alınmaması” da cinayete zemin hazırlayan Emniyet yetkililerinin değil, İstanbul İl Koruma Komisyonu’nun işiymiş.
Sanki o Komisyon’a bu konuyu Emniyet’in değil de Belediye Sağlık Müdürlüğü’nün götürmesi gerekiyordu.
Evet muhbir Erhan Tuncel olay öncesi haber vermişmiş ama bunlar hep “ham bilgiler”miş. Kaldı ki polise cep telefonundan mesaj göndereceğine neden bizzat giderek yahut 155’i arayarak bilgi vermemişmiş?
Gördüğünüz gibi utanç verici gerekçelerle bir rezaletin üstü örtülmek isteniyor.
Aslında bu olayların soruşturmasını “bağımsız müfettişlere” bırakmazsanız rapor böyle utanç verici olur. Sonra da akıllılarımız burada bir “hukuk devleti”nin var olduğundan söz ederler.
Paylaş