TUZLA’daki yedeksubay okulunun öğrencilerini hedef alan bir bombanın 19 Şubat 1994 günü tren istasyonunda patladığını ve 5 gencimizin oracıkta şehit düştüğünü anımsar mısınız?
Ya o tarihte Demokrasi Partisi (DEP) Genel Başkanı olan Hatip Dicle’nin, "PKK bombası ile hayatını kaybedenler askeri üniformalıydılar.
Askeri üniformalılar savaş kurallarına göre hedef teşkil ederler. Bu saldırı gayet normaldir" dediğini?
Önceki akşamüzeri Diyarbakır’da bir askeri servis aracını hedef alan ama neticede 4’ü öğrenci 5 sivilin ölümüne yol açan olay nedeniyle Hatip Dicle ne der, öğrenmeye değmez mi?
Öyle ya... İçine 80 kilogram A-4 tipi patlayıcı madde konmuş bir otomobili yüzlerce çocuğun bulunduğu bir dershane önünde park ederek, oradan geçen askeri servis aracına pusu kuran alçakların eylemini Hatip Dicle bir şekilde yorumluyor olmalı.
Abdullah Öcalan’dan,Mesud Barzani’den ve Celal Talabani’den başka lider tanımayan Leyla Zana Hanım da herhalde bu konuda bir görüş açıklar, değil mi?
Şehit düşen bir askerin Kürt kökenli olduğunu öğrenince gidip "PKK’ya karşı savaşan Türk askerinin ailesine başsağlığı diliyormuş gibi" izlenim vermeye itina eden "kardeşimiz" Leyla Hanım herhalde bir şeyler söyler. Ama söyleyeceği, "ölenlerin ailelerine başsağlığı dilemek"le sınırlı kalırsa bir şey ifade etmez. "Bu eylemi kahramanca mı alçakça mı" saydığını da öğrenmeliyiz.
Peki ya son günlerde kendileriyle görüşen Türk gazetecilere aşk ve dostluk şarkıları söyleyen Mesud Barzani ile Celal Talabani ne diyorlar, bilmeye değmez mi?
Bizce değer, çünkü 21 Ekim 2007 tarihinde Celal Talabani ile birlikte Erbil’de düzenledikleri basın toplantısında "PKK’yı terör örgütü olarak görmediklerini" ilan eden aynı Mesud Barzani idi. Keza, "Türkiye, PKK’ya barışçıl bir plan sunar ve bu plan reddedilirse ondan sonra PKK’yı terör örgütü sayarız ama şu anda böyle bir şey yok" diyen de o idi. Şimdi dinleyelim bakalım yüzlerce masum okul çocuğunun hayatını hiçe sayıp 4’ünü öldüren PKK, bu zatın gözünde ne imiş?
Yeri gelmişken değinmekte yarar var:
Mesud Barzani geçenlerde kendisiyle mülakat yapan Bugün Gazetesi yazarı Mehmet Metiner’e, "(...) Biz her şeye rağmen Türkiye’ye karşı husumet beslemedik, beslemiyoruz. Türkiye’yi ve Türk milletini hep dost kabul ettik. Kabul etmeye devam ediyoruz. Uzattığımız dostluk elinin samimiyetle tutulmasını bekliyoruz" diyordu. Dahası, "Ben PKK’yı koruyup kollamıyorum. Ben Kürt halkını savunuyorum" diyerek hepimizi aptal yerine koyduğunu da saklamıyordu.
O zaman Mesud Barzani’ye, "Tüm çağrılara ve uyarılara rağmen PKK’nın silah, erzak, para, mühimmat vb. ikmal kanallarını bunca yıl neden açık tuttuğunu" sormak gerekmez mi?
Son bir soru da BBC; The New York Times; Le Monde; The Guardian gibi muteber batı medyası organlarına:
"Sizde çocukları öldürenlere gerilla mı diyorlar, yoksa terörist mi?"