Sivrisinek saz

YENİ yasama yılı dün Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün yaptığı konuşmayla başladı.

Biz de iletişim teknolojisindeki gelişme sayesinde Meclis’e gitmeden olayı aşağı yukarı yaşamış gibi olduk.

İzlerken de bu törenin eskisini yenisini zihnimizden geçirdik.

Sanmayın ki bunu bir "eskiye özlem" duygusuyla söylüyoruz.

Biz de biliyoruz ki Atatürk’ün, İsmet İnönü’nün ve Celal Bayar’ın yaptığı türden yeni yasama yılını açış konuşmaları artık söz konusu olamaz.

Onlar "devletin" bir yıl boyunca izleyeceği "temel politikaları" dile getirirlerdi. Orada uluslararası ilişkiler de, ekonomik, siyasal ve hukuki yönden atılacak adımlar da görülürdü.

Aslında İngiliz Kraliçesi’nin Parlamento’da yaptığı yeni yasama yılı açış konuşmasında bu temel politikalar görülür ama orada o konuşmayı zaten hükümet hazırlar.

Oysa bizde konuşma Cumhurbaşkanlığı’nda hazırlanıyor ve arada kopukluk oluyor.

O nedenle cumhurbaşkanlarının yeni yasama yılı açış konuşmaları artık yarı "direktif" gibi değil, daha çok "Cumhurbaşkanının dileği" gibi görülüyor.

Cumhurbaşkanı Gül’ün dünkü konuşmasını da öyle değerlendirmek lazım.

Cumhurbaşkanı Gül geçen 1 Ekim’de de dünkü gibi sakin dilli, yumuşak tonlu, köşeli ifadeler içermemeye dikkat eden bir konuşma yapmıştı.

Ancak geçen yıl Gül, o zamanki "Anayasa" tartışmalarına geniş yer ayırmış, "TBMM’nin, başta siyasi partiler olmak üzere, toplumun bütün kesimlerinin katkılarından yararlanarak en mükemmel anayasal düzenlemelere ulaşacağından eminim" demişti.

Bu sene onu söylemedi. Çünkü geçen yıl "toplumun bütün kesimlerinin katkılarına" açık bir ortam zaten yoktu. O nedenle beklediği "mükemmel düzenlemelere" de ulaşılmadı. Bunu kendisi de görmüş olmalı ki bu defa konu tekrar ele alınırsa "yeni düzenlemelerin (...) dışlayıcı olmayan, kapsayıcı bir yaklaşıma sahip olması gerektiğini" vurguladı.

Bize kalırsa Cumhurbaşkanı hükümetin rafa kaldırdığı o konuda temenni ifade edeceğine, uzun zamandır ele alınmayı bekleyen başka önemli konulara girse daha iyi ederdi. Örneğin "Seçimlerin temel hükümleri" ile ilgili yasa yıllardır ele alınmayı bekliyor. "Siyasi partiler yasası"nın partilerimizi lider diktasından kurtarıp demokratik işleyişe kavuşturacak şekilde değiştirilmesi lazım. Ama işlerine gelmediği için liderler hiç oralı olmuyor.

Yargı reformunu Cumhurbaşkanı ürkek bir dille değil, "yargı bağımsızlaştırılmalı" diyerek ele almalıydı ama almıyor.

Yolsuzluklarla mücadeleyi "Bu yıl biraz daha şeffafız" üslubuyla değil, "saydamlığın gerçekleşmediğini o yüzden yolsuzluk şikayetlerinin sürüp gittiğini" vurgulayarak ifade etmeli. Cumhurbaşkanı bir tek Avrupa Birliği ile ilişkilerimiz konusunda güçlü bir dil kullandı. "Yapılması gerekenler bellidir. Kendi haline bırakarak sürecin arzu edilen hızda ilerlemesini sağlamak ve Türkiye’yi AB’nin 2014 mali perspektifine hazırlamak mümkün değildir. Atılması gereken adımlar sürekli ve süratli bir biçimde atılmalıdır" dedi.

Hani "Anlayana sivrisinek saz!" diyen Başbakan Tayyip Erdoğan var ya... Galiba ona söyledi.
Yazarın Tüm Yazıları