TAYYİP Erdoğan kendine göre zamanını, zeminini iyice hesap edip "Velev ki türban siyasi simge olsun" diye başlayan cümleyi kullanalıberi kamuoyu o konuya kilitlendi.
Tam bir "cambaza bak cambaza!" uyanıklığı...
Herkes "türban" yüzünden karşısındakinin saçını başını yolarken kimse "Yunanistan Başbakanı Kostas Karamanlis’in Türkiye’ye yaptığı gezinin sonuçları" üzerinde kafa yormak ihtiyacını duymadı.
Oysa Tayyip Erdoğan hükümeti, Türkiye’nin uzun yıllardır istikrarlı bir şekilde izlediği bazı politikaları değiştireceğinin (hatta değiştirmiş olduğunun) işaretlerini verdi:
Başbakan’a göre, "Fener Patrikhanesi’nin ekümenik olup olmaması tamamen Rum Ortodoks kiliselerini ilgilendiren bir konu" imiş. Öyle dedi.
Dışişleri Bakanı Ali Babacan da, hem 1971’den beri kapalı bulunan Heybeliada’daki Ruhban Okulu’nuntekrar açılması konusunu, hem de bu "ekümeniklik" meselesini "tabu gibi görmemek gerektiğini" söyledi.
Bunlardan ayrı olarak iki ülke arasındaki çözülmemiş sorunların da ele alınmış olduğu anlaşılıyor ama ona ilişkin yeterli bilgi kamuoyuna yansımadığı için şimdilik sadece ekümeniklik konusuna bakmaya niyetliyiz.
Baştan belirtelim ki ekümeniklik meselesi yani Fener’deki Rum Ortodoks Patriği’nin kendi dünyasında "evrensel" bir statüye sahip olduğunu kabul edip etmeme meselesi sadece Rum Ortodoks kiliselerini ve cemaatini değil, -Başbakan’ın sözlerinin aksine- hepimizi, özellikle Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ni ilgilendirir. O nedenle "Ne halleri varsa görsünler" demek, Türkiye Cumhuriyeti’niyönetme sorumluluğunu taşıyan bir kişi için en azından görev ihmalidir.
Türkiye devletini neden mi ilgilendirir?
Önce Patrikhane bir Türkiye Cumhuriyeti kurumudur da ondan. Zaten Patrikhane’nin İstanbul’da kalmasına Türkiye bu koşulla-biraz da Başdelege Yardımcısı Dr. Rıza Nur’un Lozan’da İsmet Paşa’ya yaptığı bir emr-i vaki yüzünden- razı olmuştur.
Türk kurumu olan Patrikhane Türk yasalarına tabidir. O nedenle sadece Patriğin değil Piskopos olacak rahiplerin ve Sen Sinod (Kutsal Meclis) üyelerinin "Türk vatandaşı" olmaları hem hukuk mantığının hem de Osmanlı ve Cumhuriyet dönemi kurallarının amir hükmü gereğidir.
Ne var ki Erdoğan’ın bir önceki hükümeti, Sen Sinod üyeliklerine 2 Yunanlı, 1 Amerikalı, 1 İngiliz ve 2 Yeni Zelandalının getirilmesine ses çıkarmamıştır.
Bu tepkisizlik, Patrikhane’nin ekümenik olma çabalarına destek anlamına gelmektedir.
Patriğin ekümenik olduğunu kabul ederseniz artık onun getirdiği götürdüğü din adamlarına Türk yasalarını zor uygularsınız. Çünkü Patrikhane’nin Türk yasalarının üstünde bir statüye sahip olduğunu kabul etmiş sayılırsınız.
Onu kabul edince Patrikhane, Ruhban Okulu’nu kimseye sormadan açar, siz de ses çıkartamazsınız. Ekümenikliğin sırf Ortodoksları ilgilendirmediğini de anlarsınız ama geç kalmış olursunuz.