İSMET Paşa ömrünün son yıllarında günde üç yahut beş sigara içerdi. Çünkü hem doktorlardan hem de eşinden çekinirdi. Yoksa hem sigarayı sever hem de “Ben sigara içmeye hep karşı oldum. Nitekim kendim de sigara içmeyi en az 40 kere bıraktım” dediği konuşulurdu. Merhumun bir de 1930’lu yıllarda Başbakan iken, hükümetin “sigara”ya yaptığı zammı savunmak için “Zam yaptık çünkü içenin parasını, içmeyenin sağlığınıkazanmak istiyoruz” dediği bilinirdi.
Bilinen bir "sigara tiryakisini" anımsamamıza, sigarayı yaşamımızdan tasfiye etmeyi amaçlayan 5727 sayılı yasanın bugünden itibaren lokanta, bar vb. yerlerde de uygulanacak olması yol açtı.
Sigarayı yaşamımızdan çıkarmak amacıyla daha önce de çabalar gösterilmedi değil. Yeşilaycıların cılız gayretleri, ANAP’lı Sağlık Bakanı Bülent Akarcalı’nın zoruyla çıkarılan yasa bu bağlamda akla ilk geliverenler.
Ama gerçek -sonuç alıcı- hamleyi bugünkü iktidar yaptı. Başbakan Tayyip Erdoğan’a ve Sağlık Bakanı Prof. Dr. Recep Akdağ’a bu yüzden teşekkür borcumuz var.
Bu hamle Türkiye’yi sabıkalı uluslararası sigara üreticilerinin elinden kurtaracak değil. Onu biliyoruz. Nitekim Dünya Sağlık Örgütü’nün raporuna göre son 20 yılda ülkemizde sigara tüketimi yüzde 80 artarken Amerika Birleşik Devletleri’nde yüzde 20 azalma olduğu ifade ediliyor. (Haber Türk 17 Nisan 2009)
Bu konuda en yetkili ağızlardan biri olan Sigara ve Sağlık Ulusal Komitesi Başkanı Prof. Dr. Elif Dağlı, "sigara lobisinin Türkiye’de çok güçlü" olduğunu söylüyor. "Sigara lobisinin bugüne kadar Türk halkına hakaret eder düzeyde davrandığını ve Türkiye’yi yıllarca sömürdüğünü" vurguladıktan sonra "1986 ile 1996 arasında sigara denetimsizliği nedeniyle yüzde 50 kullanım artışı olduğunu" belirtiyor.
Keza eldeki bilgilere göre ülkemizde 18 milyona yakın sigara tiryakisi -22 milyon içici-var. Her yıl sigaradan 100 bin vatandaşımız ölüyor.
Nitekim Prof. Dr. Dağlı, "Bu sektör taammüden (tasarlayarak) adam öldüren sektördür" diyor.
Gerçekten pek çok bilimsel araştırma, sigarayı içenler kadar başkasının sigara dumanını soluyanların da sağlığının tehdit altında olduğunu, hatta "sigara dumanını solumanın kanser olma riskini yüzde 25-30 oranında artırdığını" ortaya koyuyor.
Bunlar konunun sağlıkla ilgili boyutları... Bir de "ekonomik" boyutu var:
Belli yerlerde sigara içme yasağı uygulayan ülkelerde ortaya çıkan durum şu:
Yasak konunca sigara üreticilerinin kárlılığı düşüyor, çünkü sigara tüketimi yüzde 30 kadar azalıyor ama sigara içenlerin sayısı sadece yüzde 3 oranında düşüyor. Bu da, sigara yasağının tam olarak uygulanması için daha uzun süre mücadele etmek gerektiğini ortaya koyuyor.
Nitekim sonuçta sigaraya yılda 20 milyar dolar harcıyoruz. Buna rağmen sigara üretenler "kárları düştüğü için" kıyameti koparıyorlar.
Ama şimdiye kadar yasak uygulayan ülkelerde restoranların, kulüplerin, pastanelerin, kafelerin ve benzeri yerlerin ciroları da kárları da düşmemiş. Tam tersine... Sigara içmeyen müşterinin daha fazla gelmesiyle, kár artışı görülmüş.
Bu kadar açık gerçeklere rağmen hálá sigara içmek savunulabilir mi?