ASKERLİK hikáyesi gibi, "sigara" hikáyesi de bizde pek çoktur. Ama sigara bırakma veya sigara yasağı bu kadar kitlesel olunca herhalde o hikáyelerin de cazibesi artık kalmayacaktır.
Dünkü Hürriyet’te vardı:
Yaygın şekilde sigara yasağı koyan 13’üncü ülke bizmişiz.
"Kamu binalarında" sigara içme yasağı bizde yeni değil. Ama duvarlara asılı "Bu binada sigara içmek yasaktır" türü tabelalara da, orada yazılı para cezasına da aldırış eden olmadığı için o yasaklar sadece "Bu ülkede devletin koyduğu her yasağa uyulmaz" mesajını vermeye yarıyordu.
Hoş o da ilk yasak değildi.
Birinci Büyük Millet Meclisi döneminde bilindiği gibi "alkollü içki" yasağı konmuş ama fazla uzun ömürlü olmamıştı.
Fıkralara bile konu olan "tütün" ve "alkollü içki" içme yasağı ise bilindiği gibi Padişah Dördüncü Murad’a kadar gider.
Gider ama sonuç, yasağı koyanın değil delenin başarılı olduğunu gösterir.
Ancak bu defa durumun farklı olacağını düşünmemiz için yeterli sebep var. Çünkü yasaklama "ciddi" tutulursa sonuç alınacağını gösteren bazı örneklere hepimiz aşinayız:
Uçak yolculuklarında uzun zamandır sigara içilmiyor ve bu yasak başta Türk Hava Yolları olmak üzere tüm havayollarında başarıyla uygulanıyor.
Keza 1996’dan beri şehirlerarası otobüs firmaları da sigara yasağını uyguluyor.
Hem bu örnekler hem de bu defa yasağı çoğu Avrupa Birliği üyesi olan yabancı ülkelerin dolaylı/dolaysız baskısı sonucu koyduğumuzu dikkate alınca, yasağın tam olarak uygulanacağına güvenebiliriz.
Bilindiği gibi "dış baskı" bizde daha etkili olur.
Neyse ki "alkollü içki" konusunda bir dış baskı yok.
Hoş "alkollü içkinin" sigara gibi "başkalarının sağlığını" etkilemesi söz konusu değil. Fazla içen kendi sağlığına zarar verir. Kararında içen yani içmeyi ve zevk almayı bilen kişi ise uygar bir toplumda yaşamanın gereğini yapmakla kalır.
Bize göre "içki" ile "sigara" arasındaki en önemli fark budur. Ama bağnazlarımız bu farkı görmezler. Onlar yaşamı zevkli kılan, keyif almayı, mutlu olmayı amaçlayan her şeye karşı oldukları için sigaradan çok alkollü içkiye karşıdırlar.
Nitekim onların gözünde alkol alan herkes "ayyaş"tır. Tıpkı "tesettür" kurallarına uymayan her kadını potansiyel bir "fahişe" saydıkları gibi.
Zaten Hazreti Muhammed’e ait olduğu iddia edilen "Her kötülüğün anası içkidir" anlamındaki sözü nerede mescit varsa onun duvarına asmalarının nedeni de budur.
Hoş bu tür kampanyaların oluşturduğu "mahalle baskısı" ve birçok şehrin belediyesine hükmeden Adalet ve Kalkınma Partisi’nin kimi yerde açık, kimi yerde gizli şekilde uyguladığı politikalar sonucu Anadolu’nun birçok şehrinde artık içki içilebilecek lokanta bulmak meseledir.