BU ülkeyi yönetme sorumluluğu üstlenenlerde "utanma" duygusunun ve hatta "özür dileme" olgunluğunun da bulunabileceğine ilişkin bir örneği Adalet Bakanı Mehmet Ali Şahin’in vermesi nedeniyle pek memnun olduğumuzu ifade ederek lafa başlayalım.
Bu bizde eşine belki de hiç rastlanmayan bir örnek.
Şahin’in, polis tarafından gözaltına alınan, sonra tutuklanan ve ardından da gördüğü işkence nedeniyle hastaneye kaldırılan 29 yaşındaki Engin Ceber’in burada ölmesi üzerine "Adalet Bakanı olarak devlet ve hükümet adına" yakınlarından özür dilediği bildiriliyor.
Olayla ilgisi olduğu tespit edilen 19 kişiye de müfettişlerce işten el çektirilmiş.
Bu kadarı bile iyi çünkü hiç değilse "özür dileyerek" bir yerinden başladılar.
Tesadüf bu ya, dünkü haberlerden biri de 1997 yılında gözaltına alınarak ağır işkenceye maruz kalan ve iki yıl sonra ölen sendikacı Süleyman Yeter’in yakınları tarafından Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nde Türkiye Cumhuriyeti Devleti aleyhine açılan davanın sonuçlandığını bildiriyordu.
Devletimiz bu olayda ciddi şekilde kusurlu bulunduğu için Yeter’in yakınlarına tam 65 bin Euro tazminat ödemeye mahkûm edilmiş.
Gördüğünüz gibi "işkence" bizim için yeni değil. Hatta "Türkiye’de işkence, kötü muamele ve diğer zalimane, gayri insani veya küçültücü muamele veya ceza sorunu" konularında bir inceleme başlatan Helsinki Yurttaşlar Derneği ile İnsan Hakları Gündemi Derneği’nin hazırladığı rapora göre işkence ve kötü muamele bize Osmanlı’dan kalan ve hálá tüketip sıfırlayamadığımız bir miras. Bu utanç verici mirastan kurtulmamız için yıllardır Avrupa’dakiler başta olmak üzere pek çok uluslararası kuruluş Türkiye’ye baskı yapar. Dönem dönem raporlar yayınlayıp ülkemizi medeni álem içine çıkamayacağımız kadar ağır sözlerle kınarlar.
O raporları ve tavsiyeleri ciddiye alıyormuş gibi yapan yöneticilerimiz -o sırada iktidarda bulunan her kim ise onlar- gayet açık taahhütlerde bulunurlar. Ama sonunda dönüp bakınca görürsünüz ki bir arpa boyu bile yol alınmış değildir.
Nitekim son taahhüdü bundan iki yıl kadar önce Başbakan Tayyip Erdoğan’dan işitmiştik. Dediğine bakılırsa bundan böyle Türkiye’de "işkenceye sıfır tolerans" politikası uygulanacaktı.
Biliyorsunuz Başbakan Tayyip Erdoğan kampanya başlatma hususunda iyi ama sonunu getirmede pek o kadar başarılı değil. Nitekim "işkenceye sıfır tolerans" kampanyasından sonra sadece "gözaltı"nda veya "cezaevi"nde ölen bireylerin sayısı, Türkiye İnsan Hakları Vakfı’nın verilerine göre 2006 yılında 11 idi. Bu rakam 2007’de 10, ama kampanyanın asıl sonuç vermesi beklenen 2008 yılında (13 Ekim 2008’e kadar) tam 29 olarak tespit edildi.
Çoğu polis veya jandarma karakolunda, bir kısmı da ceza ve tutuklu evinde yapılan işkencelerin bedelini bunu yapanların ödemesi gerekirken olayın mağduru ile ülke olarak biz ödüyoruz.
Bu böyle devam ettikçe de hiçbir şey değişmiyor. Olayın aslı bu.