Sen ilk örnek değilsin

BU defa sadece Hürriyet demedi. Dünkü gazetelerin -iktidarın dümen suyundan giden bağımsız (!) yayın organları elbet hariç- hepsinde "türban" tartışmasının geldiği aşamayı tarif için kullanılan tek kelime vardı:

"Kaos!" yani "keşmekeş".

Bunun üç mimarı var.

Biri Başbakan Tayyip Erdoğan, ikincisi MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli ve üçüncüsü YÖK Başkanı Prof. Dr. Yusuf Ziya Özcan.

İlk ikisine artık bir şey demiyoruz. Onlar politikacı. Onlar ne kadar kendilerini ulusumuzun hizmetine adadıklarını, her adımda, her koşulda başka hiçbir şey düşünmediklerini ileri sürseler de biliriz ki beyinlerinin yarısıyla da "Bunun oy olarak bana getirisi nedir, götürüsü nedir?" diye tartarlar.

Hesaplarını da sonunda oy sandığında verirler.

Ama YÖK Başkanı öyle değil. Onun diğerlerinden farklı sorumlulukları var. Ötekiler "kıvırtsa" bile o kıvırtamaz. YÖK Yasası’na göre yapmak zorunda bulunduğu görevler var. Örneğin söz konusu yasanın 4’üncü maddesine göre, yükseköğretim kurumlarındaki öğrencileri, "Atatürk inkılapları (devrimleri)ve ilkeleri doğrultusunda (ve) Atatürk milliyetçiliğine bağlı" olarak yetiştirmek onun görevidir.

Onlardan, "Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ne karşı görev ve sorumluluklarını bilen ve bunları davranış haline getiren" bireyler inşa etmek de...

Keza, "Öğrencilere, Atatürk inkılapları (devrimleri) doğrultusunda, (...) hizmet bilinci kazandırmak", YÖK başkanının temel görevidir.

Yasa ayrıca yazmamış ama görevlerini "hukuka bağlı" bir kişi olarak yerine getirmesi de herkes gibi onun da borcudur.

Oysa Yusuf Ziya Özcan, hukuku çiğneyen bir YÖK başkanıdır. Yaranmak için uğraştığı kadro tarafından değiştirilen Anayasa, "Bu hakkın kullanımının sınırları kanunla belirlenir" demesine rağmen söz konusu yasa olmadan verdiği talimatla alenen suç işlemiş durumdadır. Bu ülkede hukukun kırıntısı varsa, YÖK Başkanı’na bu eyleminin hesabını bir gün ve mutlaka ödetilmelidir.

Başkan sadece "Anayasa hükmünü hiç sayarak" değil, kendisini o makama oturtan yasanın 7’nci maddesinde "Yükseköğretim kurumları arasında bu kanunda belirlenen amaç, ilke ve hedefler doğrultusunda birleştirici, bütünleştirici, sürekli, ahenkli ve geliştirici işbirliği ve koordinasyonu sağlamak" diye tanımlanan görevin de tam tersini yaptığı için hesap vermelidir.

Aksini düşünen lütfen söylesin:

"Bu konunun anayasa yoluyla ele alınması büyük karışıklıklara yol açar" diyenler haksız mı çıktı?

Onlar haksız çıktıysa bir kısım üniversitelerde 25 Şubat sabahı başlayan ve yer yer devam eden gerilim ve keşmekeş neyin nesi?

Biz eski yıllardan örnek verince birileri hemen pirelenip "Vaaay! Ne demek istiyorsun?" diye feryadı basıyor. Ancak "tarihten ders almayı bilmeyenlere" doğru olanı anlatmadan da olmuyor. O nedenle YÖK Başkanı Özcan’a, 1955-56 yıllarında Adalet Bakanı olan ve yargının bağımsızlığı ile güvencesi ne varsa hepsini mahveden Hukuk Profesörü Hüseyin Avni Göktürkün hikáyesini ve o ismin şimdi nasıl anıldığını öğrensin demekle yetiniyoruz.
Yazarın Tüm Yazıları