SEÇİM kampanyasının son aşamasına geldik. Olağandışı bir şey yaşamazsak, kimin ne dediğini, ne yaptığını öğrendik.
Onlara değinecek değiliz.
Biz önümüzdeki seçimin sağlıklı şekilde yapılmasına ilişkin düşüncelerimizi sizinle paylaşmak istiyoruz.
Öncelikle de konunun uzmanı Tarhan Erdem tarafından ortaya atılan seçmen kütükleri konusuna değinmek niyetliyiz.
Sayın Tarhan Erdem son günlerde bir demeç verdi. Bu seçimde kullanılacak olan "seçmen kütüklerini" eksiğine, yanlışına rağmen "kullanılabilir" ilan etti.
Oysa ilk defa bizzat Sayın Erdem’in ifade ettiği gibi, Anayasa’ya göre "seçimin düzen içinde yönetimi ve dürüstlüğü ile ilgili bütün işlemleri yapma ve yaptırma" yetkisiyle donatılmış Yüksek Seçim Kurulu devre dışı bırakıldı. Çünkü kütükler için "yürütme"nin önüne getirdiği verileri kullanmaya zorlandı.
Bu yanlış giderilmedi.
İkincisi, Sayın Erdem seçimin hiç değilse "parmak boyama" usulüyle yapılmasını önermişti. Ona da -sanıyoruz boyanın getirtilmesi dahil birçok nedenle- imkán yoktu. O yüzden uygulanamayacağı görüldü.
Üçüncüsü, Sayın Erdem’in daha önce kabul edilemez ilan ettiği seçmen kütüklerini şimdi "Seçmen kütüklerinin temel verileri, adrese dayalı nüfus kayıt sistemlerinden alındı ama Bilgisayar Destekli Merkezi Seçim Sistemi’nin (SEÇSİS) verileriyle karşılaştırıldı" diyerek kabul edilir sayması ve "6 milyon yeni seçmeni" şimdi önemsemeyip buna "takılmamak lazım" demesi kimseyi tatmin etmedi.
Sayın Erdem bu kütüklere itiraz ederken de onların "yasal" olduğunu biliyordu ama şimdi "Madem ki yasal, artık itiraz etmeyip sineye çekelim" demeye getiriyor. O yüzden "29 Mart seçimi bu seçmen kütüğüyle yapılamaz diyemeyiz. Bunları yok sayın dedirtecek bir durum yok" diyor.
Başkası dese önemli değil ama Tarhan Erdem gibi "tutarlılığa" çok önem veren bir uzman derse bunlar önemli.
Ama önümüzdeki seçimin "bu kütüklerle" yapılmasından ayrı bir kuşkudan daha kurtulması lazım:
Anımsanacağı gibi 22 Temmuz 2007 milletvekili genel seçimi sonuçları beklenenden çok hızla ortaya çıkmıştı. Bunun "oy ayrımı sonuçlarının bilgisayar ortamında toplanması" sayesinde gerçekleştiği açıklanmıştı. Ancak bu açıklama, "acaba toplama işlemlerinde bir katakulli var mı?" kuşkularına yol açtığı halde, konunun üstüne düşmesi gereken CHP meselenin ardını bırakınca, sonuçlar kesinleşmişti.
Herkes biliyor ki sonuçların kesinleşmesinin asıl nedeni CHP’nin "katakulli yakalama" amaçlı hiçbir hazırlığı olmaması, önlem almamasıydı, "Her şey çok düzgün yapıldı" inancı değil.
Şimdi CHP veya MHP,Türkiye’nin -dikkat edin her yerinde demiyoruz- şöyle 100-150 yerinde belli sandıklardan alınan sonuçların son noktaya kadar nasıl gittiğine ilişkin bir bilgi zinciri kursalar ve resmi sonuçlarla kendi örgütünden aldığı sonuçları karşılaştırsalar, sonuçlara ilişkin işlemlerin sağlıklı olup olmadığını yakalayabilirler.
Kamuoyu da varsa yanlışı görür, yoksa seçim dürüst yapıldı der, içi rahatlar.