ÖNDER Sav sadece 10 güne sığan iki olayla "her şeyi berbat etti".
Önce, hacca gitmek isteyen bir CHP’liye, "Boş ver. Araplara para kaptırma. Bakarsın Muhammed seni geri göndermez" dediği basına yansıdı.
Meğer o sırada yanlarında bir kameraman varmış. Konuşmayı kaydetmiş.
Gerçi Önder Sav aradan 8-10 gün geçtikten sonra Milliyet Gazetesi’ne, "Ben şaka yaptım. O arkadaşımızı 20 yıldır tanırım ve hep şakalaşırız. Ben ne söylediğimi biliyorum. Peygamberimize saygısızlık olsun diye bir şey söylemiş olabilir miyim?" dedi ama, o zamana kadar zaten adı "Peygambere hakaret eden CHP Genel Sekreteri"ne çıkmıştı bile.
Önder Sav bu ilk olayda ya gecikmeden açıklama yapmalı yahut da ağzından maksadını aşan sözler çıktıysa alenen özür dilemeliydi.
Bize kalırsa asıl hatası, o sözleri söylemiş olması değil, başkalarından kendisinin ve bizim beklediğimizi, kendisinin yapmamasıydı.
İkincisi, eski BoluValisi olayı:
Sav, son kararnameyle merkez valiliğine atanan Ali Serindağ’la 23 Mayıs Cuma günü parti merkezinde yaptığı görüşmedeki konuşmaların 26 Mayıs günü, iğrenç bir yazılı káğıt parçasında -bazıları ona gazete diyor- aynen yayınlanması üzerine kıyameti koparttı. "Beni Emniyet dinletti" dedi. Daha önce YÖK Başkanı’nın ve üç generalin konuşmalarının yasadışı metotlarla kaydedilip yayınlandığını bilen herkes, haklı olarak Önder Sav’a ve bu olayın Watergate skandalından daha vahim olduğunu ileri süren CHP Genel Başkanı Deniz Baykal’a kulak verdi.
Lakin ortada "emniyete" atfedilecek bir kusur olmadığı (bu bir sürprizdir), Sav ile Serindağ arasındaki konuşmanın, Sav’ın kendi cep telefonunu kapatmayı ihmal etmesi sonucu, söz konusu yayını yapanlar tarafından kaydedilip kamuoyuna yansıtıldığı ortaya çıktı.
Böylece Sav ikinci ve vahim bir kusurun daha faili oldu.
En önemlisi, Türkiye’de, "hukuk devleti"nin sadece "laf"tan ibaret olduğunu bilen, o nedenle devletin yasadışı dinleme dahil her türlü saldırısının tehdidi altında yaşayan herkesi zora soktu. Sav sayesinde gerçek mütecavizler masum, gerçek masumlar müfteri konumuna düştü.
Lafı uzatmadan söyleyelim ki, Önder Sav iyi bir hukukçu, çok iyi bir Barolar Birliği Başkanı idi. Belki CHP Genel Başkanı açısından -hatta son CHP Kurultayı’nda Sav’ı destekleyen delegeleraçısından da- iyi bir Genel Sekreter’dir.
Ama hem genel kamuoyu açısından hem de AKP iktidarının artık dava konusu haline gelen şeriat özlemleri nedeniyle umudunu CHP’ye bağlayan kitleler açısından durum farklıdır.
Çünkü o insanlar nasıl ülkeyi yönetenlerin sözlerine güvenme ihtiyacındaysa, anamuhalefet partisinin Genel Sekreter’ine ve Genel Başkan’ına da güvenmek ihtiyacındadır.
Kaldı ki sadece bu yüzden değil, partinin yeni politikalar üretememesinin, iyice hantallaşmasının, halkla hemen hiç bağı kalmamasının, parti içi iktidar kavgalarına boğulmasının, CHP’ye ait rolleri -örneğin sosyal devlet konularını- AKP’ye kaptırmasının sorumlusu sıfatıyla da Önder Sav bir değerlendirme yapmalı ve Genel Sekreterliği yeni bir isme bırakmalıdır.
Belli ki CHP böyle bir operasyondan kaçamayacak durumdadır.