Sağırlar diyaloğu

BİLİYORSUNUZ bizde insanlar “siyaset” bilmezler ama siyaset konuşurlar, bizim gibi “futbol” bilmeyenler bile konuşunca sanırsınız ki, o bir “futbol üstadı”dır. Bir de “medya” hakkında -gazete okumak dışında- hiç fikri olmayanlar hepimize gazetecilik dersi verir.

Haberin Devamı

En çok da siyasetçiler meraklıdır bu vaazlara.

Hele siyasetçinin eline iktidar gücü geçmiş olanı, çoğu kez tam bir sorundur. Çünkü bilmediğini bilmemesi bir yana, bir de saldırgan olur. Gücü varsa yasa çıkartır, gücü yoksa veya ortam uygun değilse medyayı istediği çizgiye getirmek için başka yollara başvurur.

Şimdi onlara girmeyelim.

Neyse ki hukuk sistemimiz içinde hem onlara hem de sokaktaki ukala takımına “medyanın işlevi” hakkında arada bir ders niteliğinde kararlarla yol gösteren bir Yargıtay Dördüncü Hukuk Dairesi var.

Arkadaşlarımız bu dairenin verdiği önemli bir kararı haber yapmışlar. Daire -özetle- diyor ki:

“Gazeteci gerçeğin kesinleşmiş halini değil bulmakla yükümlü tutulamaz. O görünür gerçeği kamuoyuna aktardığı takdirde görevini yapmış sayılır ve bunu aktarmanın sonuçlarından sorumlu değildir.”

Somut olarak konuşalım:

Haberin Devamı

Bir gazete Van’daki Yüzüncü Yıl Üniversitesi’nde öğretim üyesi olan bir Doçentle ilgili ihbar mektubundaki iddiaları kamuoyuna yansıtmış. Ancak bu iddialar nedeniyle yapılan soruşturma sonunda suçlamaların gerçeğe uygun olmadığı sonucuna varılmış. Bunun üzerine söz konusu Doçent, kendisiyle ilgili yayın yapan gazete hakkında “kişilik haklarıma saldırıda bulundu” diyerek tazminat davası açmış. Davaya bakan yerel mahkeme de iddiayı kısmen kabul ederek gazetenin davacıya tazminat ödemesine karar vermiş. Ancak Yargıtay Dördüncü Hukuk Dairesi, olaya yerel mahkemenin gözüyle bakmamış. Kararında:

“Yayının tümü görünür gerçeğe uygun bulunmaktadır. Soruşturmalar sonucunda, davacı hakkındaki iddiaların doğru çıkmaması, görünürdeki gerçekliği ortadan kaldırmaz ve gazetenin de haber nedeniyle sorumlu tutulmasını gerektirmez. (...)

Çatışan yararlar dengesinin davacı aleyhine bozulmadığı ve davalı yönünden de hukuka uygunluk nedeninin gerçekleştiği benimsenmelidir” demiş.

Bu karar gazetecinin “yalan yazmama” yükümlülüğünü kaldırmaz. Bunu baştan hep birlikte teslim edelim.

Ama o karar mahkemelerin bile ancak uzun bir yargılama sürecinden sonra ulaşabildiği gerçeği, gazetecinin bir bakışta bulup yazamayacağının yargı tarafından da kabul ve teslim edildiği anlamına gelir.

Haberin Devamı

Kaldı ki mahkemenin “gerçek” dediği bulgunun Yargıtay’ın kabul etmediği ve verilmiş kararı bozduğu da yaygınca görünen bir husustur.

Tüm bu açık gerçekleri tekrarlamamıza rağmen bilmiyoruz bu satırları okuyan kaç siyasetçi veya kaç okuyucu görüşünü değiştirir.

Pek de umutlu değiliz. Nitekim okusalar bile gazeteciye “gazetecilik öğretmekten” vazgeçmeyeceklerinden eminiz.

 

Yazarın Tüm Yazıları