CUMHURBAŞKANI Abdullah Gül, yurdumuzun özellikle Güneydoğu’sunu yıllardır kasıp kavuran "terör" sorununu çözmeye sanki ramak kalmış da birileri hem ona hem de hükümete engel oluyormuş gibi konuşuyor.
Kendisinin her şeyi çok açık söylediğini sanıyor ama "Fırsatı kaçırmayalım"dan başka içinde anlam bulunan tek cümle sarf etmiyor.
Nitekim MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, kendisini "karnından konuşmakla" suçladı. CHP Lideri Deniz Baykal, "ne gibi bir formülden" söz ettiğini sordu, yanıt alamadı.
Ama bu arada CHP liderinin söyleminde bazı farklılıklar dikkati çekti. Baykal, örneğin PKK’ya "Silahları bırak sonra af devreye girsin" çağrısında bulundu. Derken "silahları bırakma" koşulunu yumuşattı, "Silahları bırakacağını vaat et, affı düşünelim"e çevirdi.
Kuşkusuz CHP’nin bu konuyla ilgili tutumu, belirleyici ağırlıktadır. Çünkü siyasi iktidar, çeyrek asırdır sürüp gelen bu sorunu çözmek için muhalefeti de yanında görmek ister.
Lakin bu noktada insanın kafasını karıştıran bazı gerçekler karşınıza dikiliyor:
Örneğin, CHP’nin bu sorunla ilgili politikaları değişti mi? Öyle ya, CHP şimdiye kadar PKK’yı muhatap sayan hiçbir beyanda bulunmadı. Ama şimdi Baykal "çağrı"larıyla dolaylı da olsa onu yaptı.
Keza CHP bugüne kadar hep "demokratik sisteminherkes için eşit haklar ve özgürlükler sağlamasını" savundu, yani "Kürt kökenlilere şu haklar tanınmıştır" gibi "kolektif hak" sonucunu doğuracak hiçbir öneriyi kabul etmedi. Tüm çözümlerin "bireysel bazda" aranmasında ısrar etti. Keza "Devlet okullarında Kürtçe eğitim de verilsin" türü bir öneriye hiç itibar etmedi.
"Bölgesel özerklik" laflarına da yüz vermedi. Hele "Türkiye Cumhuriyeti’ni iki ayrı halk kurmuştur" türü iddiayı duymaya bile yanaşmadı.
Bize sorarsanız iyi de etti. Çünkü bunların dışına çıkmak, "Türkiye’yi gelin, bölün" demekti.
Ama şimdi daha doğrusu PKK’nın başındaki Murat Karayılan’ın gazeteci Hasan Cemal’le yaptığı mülakatta söyledikleri sanki herkesi heyecanlandırmış gibi görünüyor.
Oysa Karayılan, "Bağımsız bir devlet kurma fikrini terk ettik"ten başka somut bir şey demedi ki.
Buna rağmen Baykal bir yeni "açılım" havasına girdiğine göre CHP’nin yukarıda özetlediğimiz politikaları değişecek mi? Örneğin, CHP"özerk bölgeler"e razı mı olacak? "Kürtçe eğitim"i kabul mü edecek? Onu edince kalan 20 küsur etnik kökenli insanların dillerini nasıl görmezden gelecek?
Tamam her etnik grup kendi kültürünü, dilini korusun, geliştirsin, hatta buna devlet de yardım etsin ama bu işi devletin üstüne yıkmaya çalışmanın amacı ne?
Öte yanda bakıyorsunuz konunun taraflarından biri gibi görünen Demokratik Toplum Partisi, toplum huzurunu sanki devletin güvenlik güçleri bozuyormuş da ötekiler kendilerini savunmak için silah kullanmak zorunda kalıyormuş gibi konuşuyor. Kan dökülmesinin sorumluluğunu devlete yüklüyor. Yani hem gerçeği tersyüz ediyor hem de üstüne çıkıp "barış" çağrısı yapıyor.
Onun için diyoruz ki kim hangi fırsattan söz ediyor anlaşılmıyor. Anlayan varsa söylesin...