DİLERİZ sağduyu çok geçmeden egemen olur da Gürcistan’ın Saakaşvili isimli -aklı biraz havada görünen- Cumhurbaşkanı eliyle başlatılan kriz dünyanın başına bela açmadan biter.
Lakin bir yanda Rusya’dan, öte yanda NATO’dan ve Avrupa Birliği’nden gelen haberler, gerilimin tırmanacağını düşündürüyor.
Filler itişirken çimenler ezilir derler. Bizi ilgilendiren belanın bir şekilde Türkiye’ye bulaştırılması ihtimali.
İnşallah o noktaya varmadan olaylar söner ama hafızamız hem Birinci hem de İkinci Dünya Savaşı’nın verdiği derslerle dolu olduğu için daha baştan uyaralım istiyoruz.
Birinci Dünya Savaşı’na bilindiği gibi İttihat ve Terakki’nin Osmanlı İmparatorluğu’nu kumar masasına yatıran liderleri yüzünden girmiştik:
Almanlar kazanacak, biz de onlarla birlikte zafer kazanıp Osmanlı’yı ayağa kaldıracaktık.
Oysa Almanlar kaybetmekle kalmadı, Osmanlı İmparatorluğu’nu da batırdı.
O yüzden İsmet İnönü’nün Türkiye’yi İkinci Dünya Savaşı’nın dışında tutması, daha sonraki siyasi iktidarların bu ülkeye yüz sene boyunca yapabileceklerinden daha büyük bir hizmettir.
Tabii anlayana!
O nedenle Başbakan Tayyip Erdoğan’ın Gürcistan sorunu patlar patlamaz bir büyük aktör edasıyla sahneye çıkıp bir "Kafkasya İşbirliği ve İstikrar Platformu" kurulmasını önermesi, bize biraz boyumuzdan büyük işe burnumuzu sokmak gibi görünüyor.
Nitekim siz böyle "Dünyaya nizam verme konusunda biz de varız!" türü efelenmelerle ortaya çıkarsanız Rusya Genelkurmay Başkan Yardımcısı General Anatoliy Nogovitsin de tutar, tartışmanın içine Türkiye’yi sokmaya çalışan laflar eder.
Nitekim Hürriyet’in Moskova Muhabiri Nerdun Hacıoğlu, General Nogovitsin’in Karadeniz’e çıkan NATO ülkeleri gemilerinin burada en çok üç hafta kalabileceklerini anımsattıktan sonra, "21 günün sonunda NATO savaş gemileri burada kalmaya devam ederse, ilk sorumlunun Türkiye olacağını hatırlatmak isterim" dediğini bildiriyor.
Görüldüğü gibi Rusya,Türkiye’ye aba altından sopa göstermeye kalkıyor.
Oysa General Nogovitsin’in bunları söylediği gün Rusya’nın Ankara Büyükelçisi Vladimir İvanovski, gazetecilere Montrö (Montreux) konusunda "Rusya ile Türkiye’nin pozisyonları tamamen aynı. (...) Montrö anlaşmasına tarafların riayet etmesini istiyoruz" diyordu.
Kaldı ki General Nogovitsin’in göz ardı ettiği bir başka husus var:
Montrö hükümlerini uygulamak esas itibarıyla elbet Türkiye’nin görevidir ama usulüne uygun şekilde Karadeniz’eçıkmış savaş gemileri orada 21 günden fazla kalırsa, Türkiye’nin onları çıkarma hakkı ve yetkisi yoktur.
Zaten anlaşmada böyle bir durumu öngören hüküm de yok. O nedenle Karadeniz’de kalış süresini ihlal eden gemilerin devletlerine Türkiye çok çok "diplomatik" baskı uygulayabilir. Kısaca Rusya -veya anlaşmayı imzalayan öteki devletler- bu konuda ne kadar sorumlu ise, Türkiye de en çok o kadar sorumlu sayılabilir. O nedenle Rusya kendi faturasını Türkiye’ye ödetmeye kalkmamalıdır.