Paylaş
BİR gün bir Rus başbakanının çıkıp da, ‘‘Temel enerji kaynakları saydığımız gaz, petrol ve elektrikte ortak görüşe varabilirsek ilişkilerimizde çok önemli adımlar atmış olacağız.
Şu cümleme dikkat edin:
Enerji konularına bir de ulaştırma eklenirse Rusya ve Türkiye arasındaki ilişkiler stratejik partnerlik düzeyine çıkar'' diyeceğini duysak, biz Soğuk Savaş dönemi kuşakları kulaklarımıza asla inanamazdık.
Türkiye bugün, işte bu sözlerin sahibi olan Rusya Federasyonu'nun 40 yaşındaki Başbakanı Mihail Kasyanov'u ağırlıyor.
Kasyanov'un sözlerinin önemini belirtebilmek için anımsatalım:
Merhum Adnan Menderes Soğuk Savaş döneminde, ABD'nin sözünden çıkmayan bir başbakandı. Ama 1957 sonrasında Türkiye -savurganca harcamalar yüzünden- ekonomik krize girince ABD Menderes'e el uzatmadı. Buna kızan Menderes, 1960'ta Sovyetler Birliği'ne bir resmi gezi yapmaya karar verdi.
Ve... Bu geziyi yapamadan 27 Mayıs 1960'ta devrildi.
Bir zamanlar bu kadar tehlikeli görülen komşu ile şimdi stratejik partnerlik lafları konuşuyoruz.
Belli ki iki ülkenin ilişkilerini bugünkü 3 milyar dolarlık ticaret hacmi düzeyinden 8-10 milyar dolara yükseltmesi hiç de zor değil. Zaten Ruslar da bunu istiyorlar. Hem de o kadar belirgin bir şekilde istiyorlar ki, şimdi Devlet Başkanı olan Viladimir Putin geçen sene bu tarihlerde Moskova'yı ziyaret eden Başbakan Bülent Ecevit'e biraz da incelikten yoksun bir üslupla, Türkiye'nin doğal gaz başta olmak üzere Rusya'dan alacağı pek çok mal ve hizmet olduğunu söylüyor ve ‘‘her anlamda işbirliğine hazır olduklarını’’ vurguluyordu.
Üslup önemlidir ama Rusya ve Almanya gibi ülkelerle ilişkilerde muhatabınızdan diplomatik incelik beklememek daha gerçekçi olur. O nedenle konunun özüne bakmak gerekir.
O kayıtla söylemek gerekirse, bu istekler hem Türkiye-Rusya ilişkileri açısından, hem de Türkiye'nin dış ilişkilerde daha geniş bir manevra alanına sahip olabilmesi yönünden önemlidir. Kaldı ki bu olanak Türkiye'nin dünya barışına katkı payını çok yükseltir.
Kaldı ki hem Türkiye, hem de Rusya Federasyonu sadece ekonomik ilişkileri geliştirmekle kalmıyorlar, birbirlerinin duyarlılığına saygı gösteren bir politik çizgi izliyorlar:
İki ülke terörle mücadele konusunda birbirlerine karşı gerçekten dürüst davranıyorlar. Örneğin Rusya, PKK'ya, Türkiye de silahlı Çeçenlere destek vermiyor.
Türkiye, Rusya ile iyi komşuluk -hatta dostluk- ilişkilerini Kurtuluş Savaşımızdan İkinci Dünya Savaşı sonuna kadar başarıyla sürdürdü. Bu ilişkileri 1946'da Kars ve Ardahan'ı isteyen Stalin bozdu. Onu izleyen Soğuk Savaş dönemi zaten her türlü ilişkiyi dondurmuştu.
Şimdi o günlerin geride kaldığını görmek, doğrusu keyif veriyor.
Paylaş